AYASOFYA, AYASOFYANIN YAPILIŞI, Efsaneler

AYASOFYA
921 Yıl kilise , 421 yıl da cami olarak hizmet gören ayasofya ;
Kalp hastalığını iyileştiren su
Unutkanlıkları iyi eden yer
Her türlü hastalığa deva delikli direk
Nuhun gemisinin tahtalarıyla yapıldığı söylenen kapılar
ve daha bir çok öyküleri ve muhteşem varlığı ile içinde sayısız sırlar saklar .
AYASOFYANIN YAPILIŞI
Ayasofya birçok kereler yapıldı ve yıkıldı.En son yıkılışı da Bizans tarihinde geçen Nika isyanı sırasında oldu M.S. 532 yılındaki bu isyan sırasında Ayasofya tamamen yandı.
Bizans imparatoru Justinyanus kiliseyi yeniden yaptırmaya karar verdi.Yapacak mimarı bir türlü bulamadı.O günlerde çok ilginç bir olay oldu :Bir dini ayin sırasında elindeki kutsal ekmekçiği bir arı kapıp kaçtı.İmparator arının sakladğı peteği bulup getirene ödüller vaat etti.
Sonunda birisi bulup getirdi ve hayretlerle gördülerki petek mabet maketi şeklindeydi.mabedin mihrap yerinde de kutsal ekmek duruyordu.
Duvarlar kubbe seviyesine gelince bu defa mimarbaşı ortadan yokoldu.Roma’ya kaçtığını öğrendiler .7 yıl sonra mimar romadaki işini de bırakıp tekrar İstanbul’a döndü.
İmparator mimarbaşını görünce çok kızdı .Fakat mimarbaşı ona şöyle dedi : “Bu koca yapının temelinin çok sağlam olması gerekir . eğer kalsaydım acele ettirecektiniz ve yapının sağlamlığı tehlikeye düşecekti.”
Ayasofya’nın yapımı 40 yıl sürdü .Büyük kubbenin üzerine altın bir haç takıldı .
Bu haç o zamanlar öyle parlaktı ki , güneş vurunca ışığı Alemdağ’dan hatta Istranca Dağlarından dahi görünüyordu.
EFSANELER
*Justinyanus’un karısı İmparatoriçe Thedora , güzelliğinden başka birşey düşünmeyen çok günahkar bir kadındı.Ölünce yılanların kendisini yiyeceklerinden çok korkuyordu.
Bu nedenle kurşun bir lahit yaptırdı ve kilisenin büyük kapısı üzerine gömülmesini emretti.
Ancak efsaneye göre iki yılan lahitte delikler açarak girdiler ve ceseti yediler.Şimdi Ayasofya’nın giriş kapısı üzerinde görünen delikler yılanların açtığı delikler olarak kabul edilir.
*Ayasofya’nın kıble tarafındaki kapılardan soldan sayılınca sonuncusunun iç tarafında bir mermer sutun var.Bu sutunun en büyük özelliği kış ve yaz nemli olması.Bu sutuna “terleyen direk “deniyor.Sutunun zemininden başlayarak birbuçuk metrelik bir kısmı bakır plaklarla kaplı.
İnanca göre sürekli başağrısı çekenleri , sindirim sistemi hastalıkları olanları ve sıtmaya tutulanları bu direk tedavi ediyor.Önce iki rekat namaz kılınıyor sonra hasta avuçlarını önce bakır plaklara sonra yüzüne sürüyor.Bu üç kez tekrarlanınca hastalıklar iyi oluyor.
Ayrıca elleri çok terleyen kimselerin , direğin üzerinde bulunan deliğe parmaklarını soktukları ve artık ellerinin terlemediği birçok defalar görülmüş.
*Ayasofya’nın içinde büyük salonun ortasında bir kuyu var.Eskiden bu kuyu kalp hastalığına tutulanların sık sık geldikleri bir yerdi.Üç cumartesi ve art arda aç karnına buraya gelir , sabah namazı kılar ve bu sudan içerlerdi.
Bu gelenek cami müze haline getirilene kadar sürdü.Kuyunun üzerinde yaklaşık 50 cm çapında bir kapak var.7 metrelik bir çubuk sarkıtıldığında dibine ulaşılamıyor .Su hala mevcut tatlımsı ve mineralli …
*Ayasofya’nın orta kıble kapısı üzerinde bir tabut var.Sarı pirinçten yapılmış bu tabutta kraliçe Sofya yatıyor.
Yanlız bir tehlike var “Bu tabuta sakın dokunmayın ” deniyor.Çünkü tabuta el sürülürse büyük bir gürültü başlıyor ve tüm bina sallanmaya başlıyormuş.
*Ayasofya’nın güney tarafında ufak ve dar bir koridorun ucunda örülmüş bir kapı var.Buna “açılmaz kapı” deniyor.Anlatılanlara göre Fatih Sultan Mehmet İstanbul’a girdiğinde Rum Ortodoks Patriği yanındakilerle bu kapının önünde dua ediyormuş.
Osmanlı ordusu kiliseye girince Patrik bu kapıdan kaçıp kaybolmuş ve kapı bir daha açılmamış.Her paskalyada bu kapının önünde kırmızı yumurta kabukları ortaya çıkarmış.
Bir de “kapanmaz kapı” miti var .Fetih günü Fatih’in ordusundan biri bu kapıya öyle bir vuruş vurmuş ki , kapı yere gömülmüş ve bir daha asla açılmamış.
*Binanın güneydoğusundaki kubbeyi tutan fil ayağının bir yüzünde 6 metre yükseklikte ele benzeyen bir iz var.Kuşaktan kuşağa anlatılanlara göre Fetih günü , Fatih Sultan Mehmet’in atı ürkmüş , Sultan eliyle bu kemere tutunmuş .Atı ise sutunun kaidesini zedelemiş.
*Bir başka olay Kanuni Sultan Süleyman döneminden. Gece bir derviş gurubu camiye ibadet etmek için geliyormuş.Uzaktan Ayasofya’nın bütün ışıklarının yandığını görmüşler , içeriden ilahi sesleri geliyormuş.Dervişler korkup içeri girmemişler , olay padişaha iletilmiş .Kanuni adamlarıyla bizzat gelmiş ve dışarıdan olayı aynen görmüş.Sonra içeri girilmesini emretmiş ama içeri girenler kimseyi bulamamişlar.
*Büyük kıble kapısının kanatlarının Nuh’un gemisinin tahtalarından yapıldığı bir diğer inanç.Eskiden deniz seferine çıkılmadan önce yolcular bu kapıya gelir , dua eder ve Hz. Nuh’tan yardım dilermiş.
*Ayasofya’nın güney tarafında dört adet mermer direk ve bunların üzerlerinde de 4 meleğin , yani Azrail , İsrafil , Mikail ve Cebrail’in resimleri bulunurdu.Bu melekler dört yöne doğru bakarlardı.Rivayete göre , yılda bir kez Cebrail resmi kanat çırpıp bağırınca doğu bölgelerinde bolluk olurmuş.İsrafil resmi kanat çırpınca batıda kıtlık olurmuş.Mikail resmi aynısını yapınca kuzey yönünde ortaya kahraman çıkarmiş.Azrail resmi kanat çırpsa bu kez dünya çapında bir veba salgını olurmuş.
Evliya Çelebi , bu tılsımın akibetini şöyle anlatır : “Hz. Muhammed zamanında meydana gelen depremler bunları yerle bir etmiştir.Bugün bunların direklerini Çukurçeşmeler bitişiğinde görebiliriz.”
*Fatih Sultan Mehmet , İstanbul’a girdikten sonra Ayasofya’yı gezerken , binanın içindeki Terleyen Direk adıyla bilinen mermer sutunun olduğu tarafta bir ışığın parladığını gördü ve yanındakilerle birlikte o yöne doğru gitti.Orada ışıklarla kaplı beyaz bir bedenin kıbleye dönük bir halde yattığını gördü.Parlak göğsünde kırmızı renkli bir su ile “Vedud “yazılıydı. Akşemseddin , “İşte Padişahım İstanbul’un 50 günde fethedilmesine neden olan bu kişiyi size daha önce bildirmiştik.Allah’ın hikmetiyle o gün İstanbul’un fethi için dua edip ruhunu teslim etmiştir.”dedi.
77 evliya ve bütün alimler Vedud Sultan ‘ın bedenini yıkamak istediler .O anda Terleyen Direk yönünden “Merhum yıkanmıştır derhal defnedin ” diye bir ses duyuldu .Vedud Sultan’ın cenazesini hemen bir tabuta koyarak , ayaklarının kendilerini sürüklediği Eminönü tarafından bir kayığa bindirdiler .Kayık kendi kendine giderek Hz. Eyüb’ün yattığı yerin yakınında durdu.Tabut gene kendiliğinden kayıktan çıkarak , oradaki hazır bir mezarın başında durdu.Mezardan “Ya Vedud ” sesi geliyordu .Cenaze oraya defnedildi.
Bu içerik internet kaynaklarından yararlanılarak sitemize eklenmilmiştir

2 YORUMLAR

CEVAP VER
Lütfen yazınızı giriniz.
Lütfen adınızı buraya giriniz.