AŞIK EDEBİYATI

AŞIK EDEBİYATI
Aşık edebiyatının kaynağı, İslamiyet’in kabulünden önceki Sözlü Edebiyat’tır. 15. Yy’dan sonra gelişerek günümüze kadar ulaşmıştır. Şiirini, aşk, doğa, kahramanlık gibi konularda, sazıyla birlikte söyleyen şairlere İslâm’dan önce “ozan”, “baksı”, “kam” “oyun” denilirken, İslâm’ın kabulünden sonra “âşık” ya da “saz şairi” denmiştir. Bu âşıkların oluşturduğu edebiyata da “âşık tarzı Türk edebiyatı” denir. Âşık edebiyatı şiirden ibarettir. Bu şiir din dışı bir şiirdir; âşık da denilen şairlerin kopuz, bağlama, cura, tambura eşliğinde söyledikleri sözlü-besteli edebiyat türüdür. Usta-çırak ilişkisiyle yetiştirilen aşıkların çoğu okuma yazma bilmeyen ancak saz çalma ve şiir söyleme yeteneği olan kişilerdir. Âşıklar, saz şairliğini usta âşıkların yanında öğrenir, sonra onlardan mahlâs alarak diyar diyar gezmeye, ellerinde saz şiirler söylemeye başlarlar. Gelişme alanları arasında kahvehaneler, asker ocakları, kervansaraylar, bozahaneler, tekkeler, konaklar vardır. Âşık, bilgi, duygu ve becerisini yaptığı atışmalarda gösterir. Aşık şiiri diğer halk edebiyatı ürünleri gibi sözlü edebiyat ürünüdür. 15. yy’dan itibaren yazıya geçirilmeye başlanmıştır. İlk olarak okuma yazma bilen kişilerce derlenerek ‘cönk’ adı verilen defterlere yazılmıştır âşık şiirleri. Böylece şiirlerin zamanla unutulup kaybolması engellenmiştir.
Aşıklık geleneği Anadolu coğrafyasında bugün de canlı olarak yaşatılmaktadır.Özellikleri:1) Aşık veya ozan denilen kişilerin, saz eşliğinde söyledikleri şiirlerden oluşur. 2) Genelde sözlü olmasına rağmen şairler, şiirlerini “cönk” dedikleri defterlerde toplamışlardır. 3) Şairler, sazlarını omuzlarına alarak köy köy, kasaba kasaba, şehir şehir dolaşmışlardır. 4) Şiirlerde anlatım içten, canlı ve yalındır. 5) Şairler, halkın içinden çıktığından halk dilini kullanmışlardır. Bu sade dil 18. ve 19. yüzyıllarda bazı şairler tarafından Divan Edebiyatı’nın etkisinde kalmasıyla eski arılığını kaybetmiştir. 6) Nazım birimi dörtlüktür. 7) Koşma, semai, destan, varsağı gibi nazım şekilleri kullanılmıştır. 8) Hece ölçüsünün 7’li, 8’li ve 11’li kalıplarına ağırlık verilmiştir. 9) Aşk, tabiat, gurbet, ayrılık, ölüm, özlem, kıskançlık, yiğitlik, toplumun sorunları, insan davranışları, bunlarla ilgili eleştiriler konu olarak işlenmiştir. 10) Şiirlerin son dörtlüğünde şairin adı veya mahlası geçer. 11) Göz kafiyesi anlayışı yerine, kulak kafiyesine ağırlık verilmiştir. Yani kafiye için aynı sesin kullanılmasına gerek yoktur. Buna göre p/b , ç/ş, t/d, l/ n gibi seslerle de kafiye yapılmıştır. 12) Genellikle yarım ve cinaslı kafiye kullanılmıştır. 13) Benzetme (teşbih) ve kişileştirme (teşhis) dışında edebi sanatlara fazla yer verilmemiştir. 14) Bazı ürünlerde yöresel özellikler görülür. 15) Şiirler genellikle hazırlık olmaksızın irticalen yani içe doğduğu gibi söylenir. 16) Divan Edebiyatı’nda görülün kalışlaşmış benzetmeler (mazmun) Halk Edebiyatı’nda da vardır. Buna göre sevgili anlatılırken yeşil başlı ördek, inci diş, elma yanak, badem göz, kiraz dudak, keman kaş, sırma saç, selvi boy gibi benzetmeler kullanılmıştır. 17) Divan Edebiyatı daha çok düşünceye önem verdiği için soyut bir edebiyattır. Halk Edebiyatı’nda ise şair gördüğünü, yaşadığını anlatır. Bu nedenle Aşık Edebiyatı, somut bir edebiyattır. Ayrıca Divan Edebiyatı’nda sevgilinin tipi çizilir, adı söylenmez. Halk Edebiyatı’nda ise sevgilinin adı (Elif, Ayşe…) vardır. 18) Şiirler, işlenen konulara göre “koçaklama, güzelleme, taşlama, ağıt” gibi adlar alır. 19) Aşık Edebiyatı hayali olaylardan çok, gerçekçiliğin ön plana çıktığı bir edebiyattır. 20) Aşık Edebiyatı’nın yüzyıllara göre en önemli temsilcileri şunlardır:16. yüzyıl: Köroğlu, Kul Mehmet, Aşık Garip, Aşık Kerem17.yüzyıl: Karacaoğlan, Kayıkçı Kul Mustafa, Aşık Ömer, Kuloğlu, Ercişli Emrah18.yüzyıl: Gevheri19.yüzyıl: Dertli, Dadaloğlu, Erzurumlu Emrah, Bayburtlu Zihni, Seyrani, Ruhsati20.yüzyıl: Âşık Veysel, Âşık Ali İzzet, Âşık Murat Çobanoğlu, Âşık Reyhanî, Âşık Şeref Taşlıova. NOT: 19. yüzyıl halk şairlerinden Dadaloğlu, Divan şiirinden etkilenmemiş, böylece aynı yüzyıldaki Halk şairlerinden ayrı yol izlemiştir. AŞIK EDEBİYATI NAZIM ŞEKİLLERİA) Koşma: Âşık Edebiyatı’nın en sevilen ve en yaygın olarak kullanılan şiir biçimidir. Koşmalar genellikle lirik konularda söylenir. Dörder mısralık bölümlerden oluşur. Dörtlük sayısı genelde üç ile beş arasında değişir. Altı dörtlükten oluşan koşmalar da vardır. 11’li hece ölçüsüyle (6+5 ya da 4+4+3 duraklı olarak) yazılır/söylenir. 4+3 ve 4+4 kalıbıyla söylenmiş koşmalar da vardır. Sözlü Türk Edebiyatın’daki koşuk nazım şeklinin devamı niteliğindedir. Koşmalarda değişik kafiye örgüleri kullanılır. En yaygın kafiye örgüsü: abab cccb dddb cccb … veya; aaab cccb dddb… veya; xaxa bbbc ccca ddda… şeklindedir. Son dörtlükte şairin adı veya mahlası geçer. Koşmalar konu yönünden Divan Edebiyatı’ndaki Gazel ve şarkı’ya benzer. Türk Edebiyatı’nın tanınmış koşma şairleri Karacoğlan, Bayburtlu Zihni, Aşık Ömer ve Erzurumlu Emrah’tır. Genellikle saz eşliğinde, ezgiyle söylenen koşmalar, ezginin niteliğine göre “Acemi koşması, Ankara koşması, topal koşma, kesik kerem” gibi türlere ayrılır.Aşk ve doğa konularının yanı sıra, ayrılık, özlem, yalnızlık, gurbet, sıla, ölüm gibi temaları işler.Koşmalar konularına göre dört çeşittir: a) Güzelleme: İnsan, hayvan ve tabiat güzelliklerinin anlatıldığı koşmalara denir. En ünlü şairi Karacaoğlan (17. yy) dır.b) Koçaklama: Yiğitçe bir anlatımla söylenen, kahramanlık ve savaş konulu koşmalardır. Bu türün en başarılı sanatçıları Köroğlu (16. yy) ve Dadaloğlu (19.yy)’dur.c) Taşlama: Toplumun ve insanların eksik yönlerinin ele alınarak, bunların eleştirildiği koşmalardır. Aynı konunun işlendiği şiirler Divan Edebiyatı’nda hiciv, Batı edebiyatında satir, çağdaş edebiyatta yergi olarak adlandırılır. Bu türün ünlü ozanı Seyrani (19. yy)’dir.d) Ağıt: Ölüm ve doğal afetler üzerine özel bir ezgiyle söylenen koşmalardır. Ölüm konulu şiirlere Sözlü Türk Edebiyatı’nda Sagu, Divan Edebiyatı’nda Mersiye adı verilir. B) Semai: Semai, “işitilerek öğrenilen şiir” demektir.Âşık edebiyatının kimi yönlerden koşmaya benzeyen bir nazım biçimidir. Semainin başlıca özellikleri şunlardır:8’li hece ölçüsüyle söylenir. Koşma gibi 3-6 dörtlükten oluşur. Halk şiirinde aruzla söylenmiş semailer var­sa da bunlar Divan şiirine özenen kimi ozan­lar tarafından söylenmiştir.Uyak düzeni koşmaya benzer. Koşmada işlenen temalar ve konular sema­ide de işlenir. Söyleyenleri bellidir.Semainin de güzelleme, koçaklama, taşla­ma… gibi türleri vardır.Genellikle aşk ve doğa konusu işlenir. Kafiye düzeni ve dörtlük sayısı bakımından Koşmaya benzer; fakat semailerde 8’li hece ölçüsü kullanılır. Ayrıca semailerin kendine özgü bir de ezgisi vardır. Karacoğlan’ın semaileri ünlüdür. C) Varsağı: Güneydoğu Anadolu’da yaşayan Varsak bo­yu ozanlarınca söylenen şiirlere varsağı denilmiş­tir. Çok yaygın olmayan bir nazım biçimidir, ölçüsü ve uyak düzeni semai gibidir. (8’li öl­çü, abab / cccb / dddb…) özel bir ezgisi vardır.Genellikle 3-5 dörtlükten oluşur. Dörtlük sayısı daha fazla da olabilir. Koşma ve semaide işlenen konu ve temalar varsağıda da işlenir. Müziğinde ve sözlerinde meydan okuyan, babacan, erkekçe, yiğitçe bir hava duyulur. Bu da dörtlüklerin içindeki “bre” “hey” “behey” gibi ünlemlerle sağlanır. Hayattan ve talihten şikayet üzerinde sık sık durulur. Bu türün en güzel örneklerini Karacaoğlan vermiştir.D) Destan:Âşık edebiyatındaki destanı, ulusların başın­dan geçen kahramanlık olaylarını anlatan destan (epope) ile karıştırmamalıdır. Âşık edebiyatındaki destanlar, toplumu yakından ilgilendiren savaş, ayaklanma, eşkıyalık, kıtlık, deprem, yangın gibi olaylar; toplumsal yergiler; cimrilik, dalkavukluk, mirasyedilik… gibi gülünç hayat olayları üzerinde durur.Destanların diğer özellikleri şunlardır: Duygusal öğelere hemen hiç yer verilmez. 11’li ya da 8’li hece kalıbıyla söylenir. Dörtlüklerle oluşur.Uyak düzeni koşmaya benzer. Konusu ve uzunluğu bakımından koşmadan ayrılır. Halk şiirinin en uzun nazım biçimidir. Kimi destanlarda dörtlük sayısı yüzden fazladır. Dörtlük sayısı konunun özelliğine bağlıdır. Kendine özgü bir ezgisi vardırDestanın son dörtlüğünde şair mahlasını söyler.Konuları bakımından destanları savaş, yangın, deprem, salgın hastalık, ünlü kişilerin yaşamları, mizahi….gibi gruplandırabiliriz.Seyranî ve Âşık Ömer bu alanda ünlüdür. Kayıkçı Kul Mustafa’nın Genç Osman Destanı ‘’en ünlüsüdür’’.NOT: Halk şiirinde aruz ölçüsüyle düzenlenmiş şiirler de vardır. Bunlar Divan edebiyatının Halk edebiyatına etkisiyle oluşmuştur. Halk edebiyatında özel bir adla anılan ve aruzla oluşturulan bu yoldaki nazım b
içimleri şunlardır:Divan (Divani), Selis, Semai, Kalenderi, Satranç, Vezn-i âharÂŞIK EDEBİYATI NAZIM TÜRLERİÂşık edebiyatı nazım türleri genellikle koşma ve semâi biçimiyle yazılır.1. Güzelleme İnsan, tabiat, aşk, sevgi sevgilinin güzelliklerinden bahseden şiirlerdir. Koşma nazım şekliyle yazılır. Lirik şiirlerdir.En önemli şairi Karacaoğlan’dır. 2. KoçaklamaCoşkun ve yiğitçe bir üslûpla yiğitlik, kahramanlık ve savaş konularını işler. Epik şiirlerdir. Koşma şeklinde söylenir. Edebiyatımızda Köroğlu ve Dadaloğlu koçaklama şairi olarak tanınır.3. TaşlamaBir kimseyi veya toplumun bozuk yönlerini eleştirmek için yazılan şiirlerdir. Koşma nazım şekliyle yazılır. Aşık Dertli, Bayburtlu Zihni, Ruhsati ve Develili Seyrani önemli taşlama şairleridir. Divan edebiyatındaki adı hicviye’dir.4. AğıtSevilen bir kişinin ölümünden duyulan üzüntüyü dile getirmek amacıyla ve koşma nazım şekliyle yazılan şiirlerdir. İslamiyet öncesindeki adı sagu, Divan edebiyatındaki adı “mersiye”dir. Anonim halk edebiyatında da ağıtlar olmakla birlikte ağıtlar âşık tarzı Türk edebiyatına aittir. Doğal afetler, ölüm, hastalık vb. çaresizlikler karşısında korku, heyecan, üzüntü, isyan gibi duyguları ifade eden ezgili ürünlerdir. Ağıt söyleme işine ağıt yakma, ağıt söyleyenlere ise ağıtçı denilmektedir.Koşma nazım şekliyle söylendiğine göre dörtlüklerden oluşur. Kafiye şeması koşmadaki gibidir. (Anonim halk şiiri ürünü olan ağıtlar da vardır).MUAMMA: Kapalı bir biçimde anlatılan bir olayın ya da bilginin okuyucu tarafından anlaşılmasını, bunlarla ilgili soruların cevaplandırılmasını isteyen bir tür manzum bilmecedir.NASİHAT: Bir şey öğretmek, bir düşüncenin yayılmasına çalışmak gibi amaçlarla söylenen didaktik şiirlerdir.
Kaynak: Bu içerik internet kaynaklarından yararlanılarak sitemize eklenmiştir.

CEVAP VER
Lütfen yazınızı giriniz.
Lütfen adınızı buraya giriniz.