ÜNİTE IV SÖZCÜK (KELİME) BİLGİSİ
A. SÖZCÜKTE YAPI
Yukarıdaki metni inceleyiniz. Metinde her bir sözcüğün bir anlamı, bir kısmının da görevi olduğunu göreceksiniz. Uyan, bak, vur, iç sözcüklerinin bir anlamı, ki sözcüğünün de bir görevi vardır. Yukarıdaki metinde görüldüğü gibi sözcüğün yapısında hem kök hem de ekler yer almaktadır. Kök sözcük: Sözcüğün ek almamış, başka bir sözcükle birleşmemiş ya da türetilmemiş yalın durumudur. Yukarıda incelediğiniz metinde, ağaç, yaprak, iç, güneş, uyan, bak sözcükleri kök durumundadır. Sözcüğün ek almış durumuna gövde denir.
Türkçede kendi başına anlamı olan ya da cümle kuruluşuna yarayan sözlere sözcük denir.
Yukarıdaki metinde uyan, bak, bir, sabah güneş, vur, iç sözcüklerinin her birinin anlamı vardır. “ki” sözcüğü ise uyandım, baktım ile bir sabah arasında bağ kurmaktadır. Yani sözcüğün cümlede bir bağlama görevi vardır. Bu sözcükler uyan-dım, bak-tım, vur-muş, iç -ime vb. ekler ile birleşerek cümleyi anlamlı bir hâle getirmiştir. Uyan-dım sözcüğünde; uyanma eylemi,eylemin zamanı ve eylemi yapan kişi belirtilmektedir. Baktım sözcüğünde de aynı şekilde eylem, eylemin zamanı ve kişisi bellidir. Metinde güneş bir varlığı, kuş-lar, ağaç-lar da bu varlıkların çoğulunu göstermektedir.Türkçede iki türlü kök sözcük vardır: İsim kökü ve fiil kökü. İsim soyundan gelen sözcük köklerine isim kökü; fiil soyundan gelen sözcük köklerine de fiil kökü denir. El, göz, ok, taş, dış, ağaç, tepe, deniz sözcükleri isim kökü; gülmek, içmek, bilmek, taşmak, vb. fiil köküdür. Türkçede hem isim hem de fiil kökü olan sözcükler de vardır. Bu durum daha çok sesteş (eş sesli) sözcüklerde görülür.
iç- içmek
dil- dilmek
acı- acımak
taş- taşmak vb.
Siz de hem isim hem fiil kökü olarak kullanılan sözcüklere örnekler bulunuz. Aşağıdaki metni inceleyiniz. Fiil ve isim köküne örnek sözcükler bulunuz.
Aşağıdaki metinde hem isim hem de fiil kökü durumunda olan sözcükleri gösteriniz. Anlamlarını söyleyiniz.
Yarsana
Çağlar sular yarsana
Gam çekme deli gönül
Bulunmaz mı yar sana
Çünkü Ferhat’ım dersin
Su dağları yarsana
(Cinaslı Mâni)
EKLER
Sözcük türetmeye veya sözcüklerin görevlerini belirtmeye yarayan parçalara (takılara) ek denir. Türkçede eklerden bir kısmı eklendiği sözcüğün anlamını değiştirerek yeni anlamda sözcükler türetir. Bir kısmı da sözcüğün cümledeki görevini belirler. Türkçede yapım ekleri ve çekim ekleri olmak üzere iki tür ek vardır.
A. YAPIM EKLERİ
İsim ya da fiil köklerine eklenerek yeni anlamda sözcükler türeten eklere yapım ekleri denir. Yapım ekleri dört türlüdür.
1. İsimden isim yapma ekleri: İsim kök veya gövdelerine eklenerek yeni anlamda sözcükler türeten eklerdir.
-ak eki; başak,
-kan eki; başkan
-çı eki; bin işçi, bir başçı vb.
-lık eki; ağaç-lık, odun-luk, zeytin-lik, göz-lük, kitap-lık, şeker-lik boş-luk vb.
-ci/-çi eki; şeker- ci, göz-cü, av-cı
-li eki; şeker-li, tat-lı, tuz-lu, akıl-lı, us-lu vb.
-lik eki; genç-lik, bek-çi-lik, pazar-lık vb.
-suz/-suz eki; su-suz, ana-sız, baba-sız, tatsız, kol-suz ölçü-süz
-daş eki; arka-daş karın-daş (kardeş) soy-daş, yol-daş, meslek-taş, sır-daş vb.
2. İsimden fiil yapma ekleri: İsim kök veya gövdelerine getirilerek fiil türeten eklerdir.
-lan/-len eki; canlanmak, hastalanmak, hoşlanmak. can-la-n-, hasta-la-n-, hoş-la-n-,
-lamak/-lemek, eki; taşla-mak, sula-mak, karşıla-mak temizle-mek, üf-le-mek, vb.
-l eki; ince- ince-l-, -kısa- kısa-l-kısalmak, doğrulmak doğru- doğru-l-
-al/-el eki; az- az-al-mak ; çok- çoğ-al-mak, düz- düz-el-mek, kör- el- mek, bun-bun-al-mak, azalmak, düzelmek, çoğalmak, kinelmek, bunalmak vb.
– ak- ağar-, boz- bozar- yaş-ar-
-ar/-er eki; ağarmak, bozarmak, yaşarmak, başarmak, morarmak vb.
baş-ar- mor-morar-, gök-göker-
-damak eki; fısıldamak, şırıldamak, fısıl-fısılda- (şırıl) şırıl- şırılda-
-ık/-ik eki; ac-ık- geç- gecik- acukmak, gecçikmek, gözükmek, birikmek, vb.
3. Fiilden isim yapma ekleri: Fiil kök ve gövdelerinden isim yapmak için kullanılan eklerdir. Bu eklerin belli başlıları şunlardır:
– mak/mek eki; aç-mak, yazmak, okumak, beklemek, başlat-mak, düşün-mek vb.
-ma/-me eki; yazma, okuma, duruşma, uzama, gelme, gitme.
-ış/-iş eki;alış-veriş, çekil-iş, otur-uş, dur-uş, gül-üş, yürü-yüş, gör-üş vb.
-mek eki; alım- satım, geçim, takım, yazım, ölüm, uçur-um, doğum, yudum
(yut-um) giy-im, bil-im, sev-im, düğ-üm vb.
– gi/ – gı eki; vergi, görgü, sil-gi, al-gı, bilgi
duygu-, sor-gu, sar-gı, sez-gi, çizgi vb.
gın/-gin eki; dal-gın, salgın, bilgin, olgun
gir-gin, azgın, kes-kin, dur-gun vb.
Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür. Siz de başka örnekler bulunuz.
-gar/-gen eki; alıngan, çekin-gen, üret-ken, çalış-kan
-gın-/gin- eki; ol-gun, er-gin yor-gun, dur-gun vb.
bez-gin vb.
-ıcı/-ici eki; yap-ıcı, sat-ıcı besle-y-ici, ver-ici
geç-ici, yüz-ücü uç-ucu kur-ucu vb.
-ç eki; kıskan-ç, iğren-ç, inan-ç, sevin-ç gülün-ç
-ak /-ek eki; açık, yatık, çökük, döşek, dilek, dönek, tapınak, durak, sıgınak oturak
-n eki; tütün, yığın, bütün uzun, ekin, akın, gelin vb.
– a/-e eki; yar-a, oy-a, öt-e, “öte yaka”
-tı/-ti; -tu/-tü eki; ak-ın-tı, gez-in-ti, süprüntü, çöküntü, üzüntü, görüntü
-anak/- enek eki; görenek, gelenek, yığınak, olanak, seçenek, değnek vb.
4. Fiilden fiil yapma ekleri: Fiil kök ve gövdelerinden fiil yapmak için kullanılan eklerdir.
-ma- /-me- (olumsuzluk eki); olmamak, gezmemek, gezinmemek, başlamamak, eritmemek, bilmemek
-n- eki; al-ınmak, öğren-mek, gezin-mek, tutun-mak, sürünmek, aran-mak, tıkan-mak, taşın-mak, söylen-mek
– l eki; düşül-mek, seçil-mek, görül-mek, korkul-mak, eğlenil-mek, yatıl-mak
-ş eki; dövüş-mek, tanış-mak, atış-mak, uçuşmak, gülüş-mek, ağlaş-mak, koşuş-mak, bölüş-mek vb.
– r eki; düşürmek, pişirmek, yatırmak, göçürmek, doyurmak, duyurmak
-t eki; aratmak, düzeltmek, yükseltmek, yürütmek, akıtmak, sapıtmak, acıtmak, darıtmak, kızartmak, söyletmek vb.
– d ı r- / – d i r-; -dur/-dür- eki; yedirmek, açtırmak, buldurmak, döndürmek, yatıştırmak, geciktirmek, yazdırmak, sevdirmek, öptürmek, artırmak vb.
-ar- /-er eki; koparmak, çıkarmak, gidermek vb.E ANLATIM 2
B. ÇEKİM EKLERİ
Çekim ekleri bağlandığı sözcükle diğer sözcükler arasında ilgi kuran eklerdir.
Bu ekler sözcüğün anlamını, çeşidini değiştirmez, görevini belirler.
“Türkçe ağzımda annemin sütüdür.”
Yahya Kemal Beyatlı
Yukarıdaki cümlede, “Türkçe, ağız, anne, süt” sözcükleri kendi başlarına bir anlam ifade etmezler. Bu sözcükler arasında bağ kuran “-mda, -min, -üdür” ekleri sözü anlamlı hâle getirmektedir.
Çekim ekleri şunlardır:
1. Çokluk ekleri: Tekil olan varlıklara eklenen -lar/-ler ekleridir.
ağaç-lar, kuş-lar, çiçek-ler, kalem-ler, dağlar, okul-lar vb.
2. İyelik ekleri: İyelik ekleri eklendiği ismin karşılığı olan varlığın kime ait olduğunu gösteren eklerdir.İLVE ANLATIM 2
Tekil 1. kişi – m
2. kişi – n
3. kişi – ı, i, u, -ü, -sı, -si, -su, sü
Çoğul 1. kişi -mız, -miz, -muz, -müz
2. kişi -nız, -niz, -nuz, -nüz
3. kişi – ları, -leri
çamta-m ev-im kardeş-im
çanta-n ev-in kardeş-in
çanta-sı ev-i kardeş-i
çanta-mız ev-imiz kardeş-imiz
çanta-nız ev-iniz kardeş-iniz
çanta-ları ev-leri kardeş-leri
3. Aitlik eki: – ki
yerde-ki (yerdeki taş)
dolapta-ki (dolaptaki yiyecek)
elbisede-ki leke (elbisedeki leke)
4. Durum ekleri: Cümlede isimlerin yüklendiği görevi belirleyen; ismin cümle içerisinde öteki sözcüklerlerle olan ilişkisini belirleyen eklerdir. Durum ekleri şunlardır:
a. Yalın durum (hâl): ağaç, çiçek, okul, sıra dağlar, taşlar vb.
b. Yönelme durumu (-e, durumu): ağaç-a, sıra-ya, okul-a, dağlar-a, taşlar-a
c. Belirtme durumu (- i durumu): ağaç-ı, sıra-yı, çiçeğ-i, okul-u, dağlar-ı, taşlar-ı
ç. Kalma durumu (-de durumu): ağaç-ta, sıra-da, çiçek-te, okul-da, dağlar-da, taşlar- da
d. Çıkma durumu (-den durumu): ağaç-tan, sıra-dan, çiçek-ten, okul-dan, dağlar-dan, taşlar-dan vb.İLVE ANLATIM 2
5. Tamlama ekleri: okul-un kapı-sı, bahçe-nin ağaçlar-ı, Türk bayrağ-ı Ayşe’nin baba-sı vb.
6. Fiil çekiminde kullanılan kip ve kişi ekleri
gidiyor-um, okul açıl-dı çalış-acak-ım, söyle-di-m görecek-sin vb.
YAPI BAKIMINDAN SÖZCÜKLER
Sözcükler yapı bakımından üçe ayrılır:
a. Basit Sözcükler : Anlamları ve yapıları bozulmadan parçalanamayan sözcüklerdir. Bu tür sözcükler bir veya birkaç hecelidir. dil, el, kaş, göz, gel, git çiçek, kelebek vb.
b. Türemiş sözcükler: İsim veya fiil soyundan köklere yapım ekleri ulanarak türetilmiş sözcüklerdir.
kira-lık, dön-em, dur-ak, ver-gi, baş-ar-ı, vb.
c. Birleşik sözcükler: İki veya daha çok sözcüğün aralarına ek girmeyecek kadar birleşip kalıplaşmasıyla oluşan yeni anlamlı sözcüklerdir.
“hanımeli, yüzbaşı, Pamukkale, sivrisinek, Karaosmanoğlu, Afyonkarahisar” vb.
B. SÖZCÜKTE ANLAM
1. Sözcükte Anlam ve Kavram
Dilin anlamlı en küçük birimi sözcüktür. Sözcükler çevremizde gördüğümüz varlık, olay olgu ve durumları karşılarlar. Sözcüklerin bir ses, bir de anlam yönü vardır. “Okul açıldı.” cümlesinde okul sözcüğü o-k-u-l seslerinin birleşmesiyle meydana gelen iki heceli; açıldı sözcüğü de a-ç-ı-l-d-ı seslerinden meydana gelen ve üç heceli bir sözcüktür. Yani sözcüğü oluşturan sesler bir araya gelerek bir kavram; bir olay, olgu ya da durumu karşılarlar. Bu bakımdan sözcükler karşıladıkları varlıkların bir
simgesidirler. Somut, soyut nesnelerin ya da hareketlerin zihinde aldığı bir şekil vardır. Kuş, ağaç, çiçek, masa denildiği zaman zihnimizde hemen bir varlık canlanır. İyilik güzellik, doğruluk, özgürlük vb. denildiği zaman da soyut bir olgu gözümüzün önüne gelir. Gelecek, okuyor, söyledi sözcükleriyle bir hareketi düşününüz. İşte nesnelerin zihinde aldığı biçime kavram denir. Kavramı şöyle örneklendirebiliriz:
Sözcüklerin hiçbiri birer kalıp değildir. Her sözcüğe zihinde bir anlam verilir. Zihin kendi dışındaki somut varlıkları anlamlı hâle getirdiği gibi hayal olarak yarattığı soyut varlıkları da anlamlı hâle getirir. Örneğin masa denildiği zaman çeşitli meslek gruplarına ait kişilerin zihinlerinde farklı masa tipleri canlanır. Kimisi çalışma masasını, kimisi toplantı masasını kimisi de yemek masasını düşünür. Ağaç sözcüğü de kişilerde farklı ağaç türlerini çağrıştırabilir. Kimisi çam ağacını, kimisi meyve, kimisi de meşe, kavak vb. düşünebilir.
Konuşma ya da yazma sırasında sözler art arda sıralanır. Konuşmanın akışı içerisinde konuya uygun sözcükler, kavramlar peş peşe mantıksal bir düzen içerisinde ifade edilir. Cümle içerisinde her bir sözcüğün bir anlamı vardır. Anlamdaş sözcükler dahi olsa değiştirilen sözcüğün anlam değerini tutmaz. Ak ile beyaz aynı anlamda sözcüklerdir. Ancak cümlede “beyaz peynir” yerine “ak peynir” diyemeyiz. Aynı şekilde kara ile siyah anlamdaş sözcüklerdir. “Ne karaymış şu alnımın yazısı.” cümlesinde kara yerine siyah diyemeyiz. Her bir sözcük cümlede kullanıldığı yere göre anlam kazanır.
Somut-soyut sözcükler
Sözcüklerin bir kısmı maddi, bir kısmı da manevi varlıkları, olayları, olguları ya da durumları karşılar. Maddi varlıkları (elle tutulan, gözle görülen) karşılayan sözcüklere somut, elle tutulmayan gözle görülmeyen manevi varlıkları karşılayana da soyut sözcükler denir. Çevremizde gördüğümüz ağaç, çiçek, dağ, taş , el, kol, ev, cadde, sokak, ekmek, su vb. varlıklar somut; duygu, düşünce, hürriyet, barış, dostluk iyilik,
rüya, hayal vb. soyut sözcüklerdir. Soyut sözcüklerin kavram olanları felsefede; imgeler sanatta, terimler de bilim alanında daha çok kullanılır.
2.a. Anlam Çeşitleri (İlk anlam yan anlam, mecaz terim)
Sözcükler-kavramlar varlıkların zihinde oluşan görüntüleridir. Her sözcüğün insan zihninde aldığı bir biçimi vardır. Bazı sözcükler tek bir varlığı karşılar.Bu türdeki tek adı tek kavramı karşılayan sözcüklere tek anlamlı sözcükler denir. Dilimizde kullanılan buğday, arpa, mısır, tuğla, kiremit vb. çevremizdeki tek varlıkların adı durumundadır. Ancak bütün sözcükler tek anlamlı değildir. İlk zamanlarda ilk anlamda olan sözcükler zamanla başka anlamlar da kazanmıştır. Başlangıçta organ adları, vücutla ilgili sözcükler mecazlarla, deyimlerle başka anlamlar kazanır. Bir nesenin adı onunla ligili, onunla var olan başka nesnelere de ad olur. Bir sözcüğün temel anlamı yanında ilgili başka anlamlar kazanmasına çok anlamlılık denir. Temel anlam (ilk anlam): Sözcüğün anlattığı ilk ve asıl kavramdır. Dilimizdeki dil, diş, kulak, el, ayak, baş, kahve, buğday, arpa, mısır sözcükleri temel anlamlı sözcüklerdir. Bunlardan bir kısmı zaman içerisinde somut, soyut anlamlar ile yan anlamlar kazanarak çok anlamlı duruma gelirler.
Yan anlam: Temel anlamlı sözcükler zaman içerisinde mecaz olarak (ad aktarması) ya da deyimleşerek yan anlamlar kazanır. Yan anlam kazanan sözcük ile temel anlam arasında mutlaka bir yakınlık, bir ilgi bulunur. Örneğin dil “ağzımızdaki tat alma organı” olarak temel anlamlı bir sözcüktür. Ancak bu sözcük “nefesli çalgılarda dil; denizin içine doğru uzanan kara parçası; aletlerde yassı uzunca hareketli kısım (kapı kilidinin dili) ve iletişim aracı olarak kullanılan dil” anlamlarını kazanmıştır. Aynı şekilde göz görme organı olarak temel anlamıyla kullanılırken kaynak (su), delik (iğnenin gözü), bölme (iki göz oda), ağacın tomurcukları ve nazar anlamlarını kazanmıştır. Bunun yanında iyi, doğru, güzel vb. pek çok sözcüğün yan anlamlar kazanarak dile zenginlik kattığı görülür.
Mecaz anlam: Sözün gerçek anlamı dışında başka bir anlamda kullanılmasıdır. Gerçek anlam varlığın akla gelen ilk anlamıdır. Mecaz ise sözün kendi gerçek anlamı dışında başka bir anlam kazanmasıdır. İstiklâl Marşı’nda geçen “Çatma kurban olayım çehreni ey nazlı hilâl.” dizesine bakalım. Hilâl yeni doğmuş ay demektir. Oysa şair burada hilâl sözünü bayrak anlamında kullanmaktadır. Mecaz anlam özellikle atasözlerimizde, deyimlerimizde görülür. “Ak akça kara gün içindir.” atasözünde kara gün “sıkıntılı geçen günler” demektir. şu sözlerdeki mecazları gösteriniz:
Mum dibine ışık vermez.
Damlaya damlaya göl olur.
Göze girmek, kulağına küpe olmak, etekleri zil çalmak
Terim: Belirli kavramları karşılayan bilim ve sanat alanlarıyla ilgili sözcüklere terim denir. Terimler günlük ve genel dilin ortak sözcükleri değildir. Kullanımları bilim, sanat ve teknik alanlarla sınırlıdır. Edebiyat alanında kullanılan hece, ölçü, uyak, nazım birimi hikâye ile matematik alanında kullanılan açı, rakam, kare, sayı vb. birer terimdir.E ANLATIM 2
2.b. Anlam İlişkilerine Göre Sözcükler
. Bir dilde yazılışları ve okunuşları farklı, anlamları aynı olan sözcüklere eş anlamlı sözcükler denir. Eş anlamlı sözcükler ulusların kültürel ilişkileri sonucu dile giren birimlerdir. Örneğin Türkçede ak, kara, gece, gün, yıldız vb. sözcükleri kullanılırken Arapçadan, Farsçadan beyaz sefid, siyah, şeb, ruz vb. sözcükleri de dilimize girmiş ve uzun yıllar kullanılmıştır. Dilde birden fazla sözcük anlam bakımından anlamdaş olsa da kavram olarak birbirinin yerini tutmaz.
Eş sesli (Sesteş) Sözcükler: Yazılışları ve okunuşları aynı, anlamları farklı olan sözcüklere eş sesli (sesteş) sözcükler denir. Eş sesli sözcüklere özellikle atasözlerinde, deyimlerde ve cinaslı mânilerde rastlanır. Türkçede kullanılan, çay, yüz, kara, bağ, dil vb. pek çok sözcük eş seslilere örnek olarak gösterilebilir.
Kul eden
Ses geliyor kuleden
O kaş o göz değil mi
Beni sana kul eden
Yukarıdaki metinde kul eden ile kuleden sözcükleri sesteştir.
Bağ bana
Bahçe sana bağ bana
Değme zincir kâr etmez
Zülfün teli bağ bana
Yukarıdaki metinde “bağ” sözcüğü hem üzüm yetiştirilen bağ hem de bağlama anlamındaki “bağ” olarak kullanılmıştır.“Keser alacaksan kesene bak.” sözünde “kesene” sözcüğü hem keskin olanına bak, hem de cebindeki paraya bak anlamında kullanılmıştır.
Öğretmen bizi kıra götürdü.
Dedemin saçlarına kır düştü.
Ali bu odunları kır.
Zıt Anlamlı Sözcükler Anlam bakımından birbirinin zıddı olan sözcüklere zıt anlamlı sözcükler denir.
“Aşağı yukarı yirmi gün oluyor.”
“Acı tatlı pek çok günlerimiz geçti.”
Yukarıdaki cümlelerde aşağı ile yukarı, acı ile tatlı sözcükleri zıt anlamlıdır. Sözcüklerin olumsuzluk durumu zıt anlamlısı demek değildir. “Ali okuldan geldi.“ cümlesi olumludur. Bu cümlenin olumsuz hâli “Ali okuldan gelmedi”dir. Geldi ile gelmedi zıt anlamlı değildir. Geldi sözcüğünün olumsuzu”gelmedi”, zıt anlamı ise “gitti” dir.
Fiiller- -ma/-me ekiyle olumsuz hâle getirilir.
aldı- almadı; okudu- okumadı çalış-tı- çalışmadı, sildi-silmedi vb.
İsimler ise -sız/-siz ekiyle olumsuz hâle gelir. Susuz (çeşme) tuzsuz (yemek), görgüsüz adam, bilgisiz kişi vb. İsimler -lı/-li ekiyle olumlu hâle gelir. taşlı yol, kumlu sahil vb.
Yakın anlamlı sözcükler : Dilimizde kullanılan bazı sözcükler arasında anlam bakımından bir yakınlık vardır. Yakın anlamlı sözcükler dile bir canlılık ve zenginlik katar. Duymak, işitmlek; izlemek, seyretmek; doğruluk, dürüstlük; yalan yanlış; eğmek, büğmek (bükmek), demek, söylemek; özlem, hasret, vb. sözcükler yakın anlamlıdır. Yakın anlamlı sözcüklerden bazıları yabancı dillerden dilimize girmiş ve yerleşmiştir. Özlemek, garipsemek, hasret kalmak gibi.
2.c. Sözcüklerde Anlam Değişmeleri
Dil canlı bir varlıktır. Toplumsal değişme ve gelişmelerle birlikte dilde de değişmeler olur.Kullanılmayan sözcükler unutulur. Bilimsel ve teknolojik gelişmelerle yeni sözcük ve kavramlar türetilir. Bazı alanlarda kullanılan sözcükler eski anlamları yanında yeni anlamlar kazanır. Dildeki sözcükler mantıksal, toplumsal ve kültürel hayattaki gelişmelere göre anlam değişikliğine uğrar. Bir zamanlar ulaşım aracı olarak kullanılan fayton, atlı araba, tramvay vb. günümüzde yerini otobüs, dolmuş, metro vb. hızlı araçlara bırakmıştır. Giyim kuşam ile kullanılan araç gereçte özellikle bilişim teknolojisindeki gelişmeler dilde pek çok sözcüğün ortaya çıkmasına, bazılarının da kullanım alanının değişmesine neden olmuştur. Yazıcı, tarayıcı, daktilo (daktilo ile yazı yazan) çıktı vb. anlam değişmesine örnek olarak gösterilebilir.
İşte bir sözcüğün anlattığı kavramdan az çok uzaklaşması, onunla uzak yakın ilgisi bulunan ya da hiç ilgisi bulunmayan yeni bir kavramı yansıtır duruma gelmesine anlam değişmesi denir. Anlam değişmesi dilde şu şekillerde görülür:
a. Anlam Genişlemesi: Bir varlığın bir türünü ya da bölümünü anlatan sözcük, zamanla o varlığın bütün türlerini birden anlatır duruma gelmesine anlam genişlemesi denir. Anlam genişlemesinde nesnenin bir özelliği başka nesnelerde bulunuyorsa o nesnenin adı başka nesnelere ad olarak geçebilir. Sözcüğün kullanım alanı genişler. Alan sözcüğü “düz, açık yer” anlamında kullanılırken günümüzde, bu anlamı yanında meslek, iş, araştırma-inceleme alanı vb. anlamlarında kullanılmaktadır. Yıldız gökteki yıldız anlamı yanında “herkesçe çok sevilen, mesleğinde parlayan sanatçı anlamında kullanılmaktadır . Hatta bu sözcük sinema, televizyon sanatçısı anlamına da gelmektedir. Anlam genişlemesi edebî eserlerde, mecazlı sözlerde çokça görülür.
b. Anlam Daralması: Bir sözcüğün eskiden anlattığı durumun, nesnenin bir bölümünü bir türünü anlatır duruma gelmesidir. Eskiden (Göktürkçede) mal mülk anlamında kullanılan tavar (davar) sözcüğü, günümüzde sadece koyun keçi sürüsü anlamında kullanılmaktadır. Aynı şekilde oğlan “çocuk, evlat” demek iken, yani hem kız hem oğlan çocuğunu karşılarken, bugün sadece erkek çocuğunu karşılamaktadır. Yerleşmek, bir yerde yer tutmak, konmak uçan varlıkların bir yere konması anlamında kullanılmaktadır. Örneklerden görüleceği gibi anlam daralmasında sözcüğün ilk anlamında bir daralma olmaktadır.
c. Başka Anlama Geçiş : Herhangi bir anlamda kullanılan sözcüğün sonradan bambaşka bir anlamda kullanılmasıdır. Eskiden (Göktürkçede) üzmek, “kırmak, kesmek” anlamında kullanılırdı. Zamanla bu sözcük başka bir anlama geçerek günümüzde “üzüntü vermek” anlamında kullanılmaktadır. Sakınmak “düşünmek, üzerinde durmak, kederlenmek, yaslanmak anlamlarına geliyordu. Günümüzde ise “herhangi bir şeyi yapmaktan, korku ve üzüntü verir düşüncesiyle uzak durmak” demektir. Yani önleyici tedbir almaktır.
Ucuz (Göktürkçede) kolay, değersiz, hakir anlamında iken bugün “az para ile alınan” anlamındadır. “Duman” anlamında kullanılan tütün sözcüğü de bir bitki türünü, tütün bitkisini karşılar durumana gelmiştir. Bu tür anlam geçişlerinde sözcüğün ilk (temel) anlamı kaybolmakta, zamanla başka anlamlara geçmektedir.DİLVE ANLATIM
SÖZCÜK (KELİME) GRUPLARI
Bir varlığı, bir kavramı, bir niteliği veya bir durumu karşılamak üzere belli kurallar içerisinde yan yana gelen sözcükler topluluğuna sözcük grupları denir. Tek sözcükle karşılanamayan durum, olay, olgu veya nitelikler sözcük grupları ile karşılanır. Sözcük gruplarında birden fazla sözcük belli kurallarda bir düzen içerisinde yan yana getirilir. Sözcükler bir düzen içerisinde yan yana geldiği için yapısında ve anlamında bir bütünlük vardır. Sözcük gruplarında önce yardımcı ögeler, sonra da temel ögeler
gelir. Yemyeşil ovalar, kuş sesleri, çalışkan çocuk, ihtiyar adam, eğri büğrü yollar, yalan yanlış sözler vb.
Türkçede kullanılan sözcük grupları şunlardır:
a. Deyim: Birden fazla sözcüğün birleşerek kendi anlamları dışında başka bir anlamda kullanılmalarına deyim denir. Ayakları karıncalanmak, küplere binmek, kulak misafiri olmak, göz koymak vb. Deyimler dilde kalıplaşmış sözlerdir. Bu nedenle deyimin sözcükleri değiştirilemez. Aynı anlamda dahi olsa bir sözcüğün yerine başka bir sözcük konmaz. Aynı zamanda sözcüklerin sırası da değiştirilemez. Değiştirildiğinde sözün anlam ve etki gücü kaybolur. “Ayıkla pirincin taşını, tut kelin perçeminden” sözlerinde ‘pirincin taşını ayıkla ya da kelin perçeminden tut’ diyemeyiz. Bu tür cümleler deyimden çok, bir emir cümlesi durumundadır. Deyimler kısa ve özlü anlatım aracıdır, sözün etki gücü de özlü oluşundan gelir. Deyimler bir kavramı, bir duurumu anlatmak için kullanılır. En ince benzetmelere, mecazlara ve ince hayallere yer verilir. Çoğu mecaz anlamlı sözler olmakla beraber gerçek anlamlı deyimler de vardır. Deyimlerin bir kısmı cümle şeklinde bir kısmı da sözcük grubu hâlindedir. İnsanların kişilik özellikleri veya özel durumları deyimlerde anlatılır.
Atı alan Üsküdar’ı geçti, kulak vermek, kulağına küpe olmak, aba altında sopa göstermek, dizlerine kara sular inmek vb.
Bazı deyimler öykülere dayanmaktadır. Aşağıda deyimleşen bir sözün öyküsünü okuyacaksınız.
SARI ÇİZMELİ MEHMETAĞA
Kim olduğu, ne olduğu doğru dürüst bilinmeyen bir kişiden söz ederken “sarı çizmeli Mehmet Ağa” deyimini kullanırız. İzmir eşrafından zengin biri, Aydın’dan gelecek misafirini karşılamak için, faytonu ile uşağını istasyona göndermiş. Uşağa da misafiri tanıyabilmesi için:
– Uzun boylu, orta yaşlı, efe bıyıklı, sarı çizmelidir, adı Mehmet Ağa’dır diye tarif etmiş.
Tren gelip yolcular inmeye başlayınca, uşak bakmış ki inenler arasında o zamanlarda moda olan sarı çizmelerden giyen giyene. Uzunu, kısası, bıyıklısı, bıyıksızı, bir dolu sarı çizmeli arasında misafiri tanımak güç olacak, başlamış seslenmeye:
– Aydın’dan gelen sarı çizmeli Mehmet Ağa…
İstasyonda bulunan kalabalık, biribirine sorarmış:
– Bu adam ne diye bağrıyor?
– Ne olacak, sarı çizmeli Mehmet Ağa’yı arıyor, diye gülüşürlermiş.
Osman Çizmeciler
Ünlü Deyimler ve Öyküleri
b. İkileme: İkileme anlatım gücünü artırmak, anlamı pekiştirmek, kavramı zenginleştirmek amacıyla aynı sözcüğün tekrar edilmesi veya yakın ya da zıt anlamlı olanının bir araya gelmesiyle oluşan gruplardır. İkilemeler Türkçedeki anlam bolluğunu, kavram inceliğini yansıtan sözcüklerdir. Kara kara gözler, eğri büğrü yollar, akıllı akıllı oturmak, doğru dürüst (konuşmak) vb.
Türkçede dört tür ikileme vardır.
1. Eş anlamlı ikilemeler: Aynı veya çok yakın anlama gelen iki aynı sözcükten oluşan ikilemelerdir.DİLVE ANLATIM 2
25Açık saçık, toz toprak, saçma sapan, ezik büzük, yana yakıla, yalan yanlış, gibi yakın anlamlı sözcüklerden kurulan ikilemelerdir.
2. Zıt anlamlı ikilemeler: Zıt anlamlı sözcüklerle kurulan ikilemelerdir. İyi kötü (geçinip gitmek), aşağı yukarı, içli dışlı (olmak), bata çıka, düşe kalka, alt üst (olmak) vb.
3. Aynen tekrarlanan ikilemeler: Aynı sözcüğün tekrar edilmesiyle kurulan ikilemelerdir. İnce ince (yağmak), yavaş yavaş (yürümek), adım adım ilerlemek, göz göz (olmak) vb.
4. Eklemeli sözlerden oluşan ikilemeler: Anlamlı bir sözcükle uyaklı başka bir sözcüğün eklenmesiyle oluşan ikilemelerdir. İş miş (aramak), şu mu, deniz meniz, vb. Türkçede ikilemeler arasına noktalama işareti konmaz.
Ilgıt ılgıt esen seher yelleri
Esip esip yare değmeli değil
Ak elleri elvan elvan kınalı
Karadır gözleri sürmeli değil
Karacaoğlan
Damlaya damlaya göl olur. Atasözü
Dağ dağa kavuşmaz, insan insana kavuşur. Atasözü
c. Tamlamalar: Bir ismin ya da sıfatın başka bir isimle oluşturduğu gruba tamlama denir.Tamlamalar isim ve sıfat tamlaması olmak üzere önce ikiye; isim tamlamaları da kendi arasında dörde ayrılır.DİLVE ANLATIM6
1. İsim Tamlaması: Bir ismin başka bir isimle oluşturduğu gruba isim tamlaması denir. Bir isim başka bir isimle araya bir ek alarak ya da ek almadan tamlama oluşturur. Tamlamada birinci sözcük tamlayan, ikinci sözcük tamlanandır.
“İçimde anlatılmaz bir sıkıntı vardı; ders saati bana sene gibi uzun geliyordu.” Reşat Nuri Güntekin
Yukarıdaki cümlede geçen ders saati tamlamasında ders tamlayan, saati tamlanandır.
Tamlamada temel öge olan tamlanan belirtilen, anlamı tamamlanan, nitelenen, amaç alınan isimdir. Belirtili ya da belirtisiz tamlamada iyelik eki alır. Tamlayan ise tamlananın anlamını bütünleyen sözcüktür. Türkçede tamlayan genellikle tamlanandan önce kullanılır. Ancak şiirde dizelerde türlü nedenlerle yerleri değişik olabilir.
İsim tamlamaları dört türlüdür:
a. Belirtili isim tamlaması: Belirtili isim tamlamasında tamlayan da tamlanan da ek alır. Bu tamlamada belirtili, sınırlı, kesin ve belli bir kavram bağlantısı vardır. Bu tür tamlamada tamlayan -ın/in, tamlanan 3. kişi iyelik ekini alır.
Ayşe’nin elbisesi, çocuğun gömleği, kapının kolu, okulun bahçesi vb.
Su ve ne sözcükleri tamlama durumunda bu kurala uymaz.
Su-nun değil su-yun; ne-nin değil ne-yin biçiminde kullanılır. Suyun tadı, neyin nesi vb.
b. Belirtisiz isim tamlaması: Bu tamlamada yalnız tamlanan ek alır, tamlayan ek almaz.
Tamlanan da 3. kişi iyelik ekini (-ı/-i, -u/-ü, ünlü ile biten sözcüklerden sonra -sı/-si, -su/-sü) alır.
çam ağacı, tarla kuşu, utanma duygusu, Türk bayrağı, okul çantası, yemek masası vb.
Belirtisiz isim tamlamaları nesnenin türünü ya da neden yapıldığını gösterir.
yolcu otobüsü, çalışma odası, vişne şurubu, ayva reçeli, üzüm suyu vb.
c. Takısız isim tamlaması: Anlam bakımından birbirini bütünleyen isimlerden oluşan tamlamadır. Bu tamlamada tamlayan ve tamlanan ek almaz.
taş duvar, cam boru, tahta köprü, çelik masa, demir kapı, yün çorap vb.
Takısız tamlamada tamlayan tamlananın neden yapılığını gösterir; tahta köprüde köprünün tahtadan; “demir kapı”da, kapının demirden yapıldığı anlatılmaktadır.
Yufka yürek, kiraz dudak, elma yanak, taş yürek, sırma saç tamlamalarında tamlayan, tamlanan varlığın) neye benzediğini mecazlı olarak ifade etmektedir.
ç. Zincirleme isim tamlaması: Tamlayanı isim tamlaması olan tamlamalara zincirleme isim tamlaması denir. Bu tür tamlamalar birden çok sözcükten oluşur.
Bahçe duvarının önü, okul kapısının rengi, çantanın içindeki eşyalar, kitabın son sayfası vb.
İsim tamlamalarında bazı durumlarda araya başka sözcükler girebilir.
Bahçenin- onarılması gereken-duvarı, öğrencinin- büyüklere saygı gibi- görevleri vardır.
“Ahmet’in- beş gün önce kaybolan-kitabı bulundu.” vb.
2. Sıfat tamlaması: Bir sıfatın bir isimle oluşturduğu tamlamaya sıfat tamlaması denir. Tamlayan durumundaki sıfat tamlanan varlığın bir niteliğini, özelliğini belirtir ve ek almaz.
Güzel yazı, büyük bir iş, çalışkan çocuk, beş kişi, kırmızı kalem, yeşil saha, vb.
Türkçede kullanılan diğer sözcük grupları şunlardır:
Bağlaç olanlar
* “ne… ne” söz grubu
Bu sözcük grubu zıt anlamlı ya da görevdeş sözcükleri birbirine bağlar.
ne bağ kaldı ne de bahçe (Bağ bahçe kalmadı.)
Hem de ne toz ne çamur vardı. (Toz ve çamur yoktu.)
Ne güzel ne çirkin sayılır. (orta durumda)
ne gece ne gündüz vb.
* “Hem… hem” söz grubu
Şiir üzerinde hem tecrübem fazla hem bilgim. Orhan Veli
Hem besliyor hem de sıcak tutuyordu. Adalet Ağaoğlu
Hem gülüyor hem konuşuyordu
* “ya…. ya” söz grubu
Kırk elli kişi ya var ya yoktu.
Ya bu deveyi güdersin ya da bu diyardan gidersin.
* “gerek…. gerek” söz grubu
Gerek iş düzeni gerek ev düzeni onun için çok önemliydi. vb.
* “ha… ha” söz grubu
Ha o ha bu ne fark eder vb.
Edatlarla kurulu sözcük öbekleri
Kadar, gibi göre için, ile vb. kurulanlara örnekler
Sabaha kadar çalıştı, çabaladı.
ÖZET
Bir varlığı, bir kavramı, bir niteliği veya bir durumu karşılamak üzere belli kurallar içerisinde yan yana gelen sözcükler topluluğuna sözcük grupları denir.Dilimizde kullanılan sözcük grupları şunlardır: Deyimler, ikilemeler, tamlamalar ile bağlaç ve edatlarla kurulan sözcük gruplarıdır. Birden fazla sözcüğün birleşerek kendi anlamları dışında başka bir anlamda kullanılmalarına deyim denir. Deyimler dilde kalıplaşmış sözlerdir. Göz koymak, kulak vermek, etekleri zil çalmak vb. birer deyimdir. Dilimizdeki deyimlerin bazıları öykülere dayanmaktadır. İkilemeler ise anlatım gücünü artırmak, anlamı pekiştirmek ve zenginleştirmek amacıyla aynı, eş veya zıt anlamlı sözcüklerin tekrar edilmesiyle oluşmuştur. İyi kötü, doğru dürüst, yalan yanlış (haber) vb. birer ikilemedir. İsimlerin isimlerle ya da sıfatların isimlerle oluşturdukları gruba tamlama denir. Tamlamalar isim ve sıfat tamlaması olmak üzere önce ikiye ayrılır. İsim tamlamaları da kendi aralarında, belirtili isim tamlaması, belirtisiz isim tamlaması, takısız isim tamlaması ve zincirleme isim tamlaması olmak üzere dörde ayrılır. Bunların dışında Türkçe de bağlaç ve edat gruplarıyla oluşan sözcük grupları da vardır.Sözcük grupları dilin anlatım gücünü artırır. Anlama zenginlik katar. Tek sözcükle anlatılamayan olay, olgu, durum ve varlıklar sözcük grupları ile anlatılır. Türkçe bu bakımdan zengin bir dildir.
Kaynak: odevkonusu.blogcu.com