9.SINIF DİL ANLATIM ÜNİTE 4 SÖZCÜK (KELİME) BİLGİSİ

ÜNİTE IV SÖZCÜK (KELİME) BİLGİSİ
A. SÖZCÜKTE YAPI
Yukarıdaki metni inceleyiniz. Metinde her bir sözcüğün bir anlamı, bir kısmının da görevi olduğunu göreceksiniz. Uyan, bak, vur, iç sözcüklerinin bir anlamı, ki sözcüğünün de bir görevi vardır. Yukarıdaki metinde görüldüğü gibi sözcüğün yapısında hem kök hem de ekler yer almaktadır. Kök sözcük: Sözcüğün ek almamış, başka bir sözcükle birleşmemiş ya da türetilmemiş yalın durumudur. Yukarıda incelediğiniz metinde, ağaç, yaprak, iç, güneş, uyan, bak sözcükleri kök durumundadır. Sözcüğün ek almış durumuna gövde denir.
Türkçede kendi başına anlamı olan ya da cümle kuruluşuna yarayan sözlere sözcük denir.
Yukarıdaki metinde uyan, bak, bir, sabah güneş, vur, iç sözcüklerinin her birinin anlamı vardır. “ki” sözcüğü ise uyandım, baktım ile bir sabah arasında bağ kurmaktadır. Yani sözcüğün cümlede bir bağlama görevi vardır.
Bu sözcükler uyan-dım, bak-tım, vur-muş, iç -ime vb. ekler ile birleşerek cümleyi anlamlı bir hâle getirmiştir. Uyan-dım sözcüğünde; uyanma eylemi,eylemin zamanı ve eylemi yapan kişi belirtilmektedir. Baktım sözcüğünde de aynı şekilde eylem, eylemin zamanı ve kişisi bellidir. Metinde güneş bir varlığı, kuş-lar, ağaç-lar da bu varlıkların çoğulunu göstermektedir.Türkçede iki türlü kök sözcük vardır: İsim kökü ve fiil kökü. İsim soyundan gelen sözcük köklerine isim kökü; fiil soyundan gelen sözcük köklerine de fiil kökü denir. El, göz, ok, taş, dış, ağaç, tepe, deniz sözcükleri isim kökü; gülmek, içmek, bilmek, taşmak, vb. fiil köküdür. Türkçede hem isim hem de fiil kökü olan sözcükler de vardır. Bu durum daha çok sesteş (eş sesli) sözcüklerde görülür.
iç- içmek
dil- dilmek
acı- acımak
taş- taşmak vb.
Siz de hem isim hem fiil kökü olarak kullanılan sözcüklere örnekler bulunuz. Aşağıdaki metni inceleyiniz. Fiil ve isim köküne örnek sözcükler bulunuz.
Aşağıdaki metinde hem isim hem de fiil kökü durumunda olan sözcükleri gösteriniz. Anlamlarını söyleyiniz.
Yarsana
Çağlar sular yarsana
Gam çekme deli gönül
Bulunmaz mı yar sana
Çünkü Ferhat’ım dersin
Su dağları yarsana
(Cinaslı Mâni)
EKLER
Sözcük türetmeye veya sözcüklerin görevlerini belirtmeye yarayan parçalara (takılara) ek denir. Türkçede eklerden bir kısmı eklendiği sözcüğün anlamını değiştirerek yeni anlamda sözcükler türetir. Bir kısmı da sözcüğün cümledeki görevini belirler. Türkçede yapım ekleri ve çekim ekleri olmak üzere iki tür ek vardır.
A. YAPIM EKLERİ
İsim ya da fiil köklerine eklenerek yeni anlamda sözcükler türeten eklere yapım ekleri denir. Yapım ekleri dört türlüdür.
1. İsimden isim yapma ekleri: İsim kök veya gövdelerine eklenerek yeni anlamda sözcükler türeten eklerdir.
-ak eki; başak,
-kan eki; başkan
-çı eki; bin işçi, bir başçı vb.
-lık eki; ağaç-lık, odun-luk, zeytin-lik, göz-lük, kitap-lık, şeker-lik boş-luk vb.
-ci/-çi eki; şeker- ci, göz-cü, av-cı
-li eki; şeker-li, tat-lı, tuz-lu, akıl-lı, us-lu vb.
-lik eki; genç-lik, bek-çi-lik, pazar-lık vb.
-suz/-suz eki; su-suz, ana-sız, baba-sız, tatsız, kol-suz ölçü-süz
-daş eki; arka-daş karın-daş (kardeş) soy-daş, yol-daş, meslek-taş, sır-daş vb.
2. İsimden fiil yapma ekleri: İsim kök veya gövdelerine getirilerek fiil türeten eklerdir.
-lan/-len eki; canlanmak, hastalanmak, hoşlanmak. can-la-n-, hasta-la-n-, hoş-la-n-,
-lamak/-lemek, eki; taşla-mak, sula-mak, karşıla-mak temizle-mek, üf-le-mek, vb.
-l eki; ince- ince-l-, -kısa- kısa-l-kısalmak, doğrulmak doğru- doğru-l-
-al/-el eki; az- az-al-mak ; çok- çoğ-al-mak, düz- düz-el-mek, kör- el- mek, bun-bun-al-mak, azalmak, düzelmek, çoğalmak, kinelmek, bunalmak vb.
– ak- ağar-, boz- bozar- yaş-ar-
-ar/-er eki; ağarmak, bozarmak, yaşarmak, başarmak, morarmak vb.
baş-ar- mor-morar-, gök-göker-
-damak eki; fısıldamak, şırıldamak, fısıl-fısılda- (şırıl) şırıl- şırılda-
-ık/-ik eki; ac-ık- geç- gecik- acukmak, gecçikmek, gözükmek, birikmek, vb.
3. Fiilden isim yapma ekleri: Fiil kök ve gövdelerinden isim yapmak için kullanılan eklerdir. Bu eklerin belli başlıları şunlardır:
– mak/mek eki; aç-mak, yazmak, okumak, beklemek, başlat-mak, düşün-mek vb.
-ma/-me eki; yazma, okuma, duruşma, uzama, gelme, gitme.
-ış/-iş eki;alış-veriş, çekil-iş, otur-uş, dur-uş, gül-üş, yürü-yüş, gör-üş vb.
-mek eki; alım- satım, geçim, takım, yazım, ölüm, uçur-um, doğum, yudum
(yut-um) giy-im, bil-im, sev-im, düğ-üm vb.
– gi/ – gı eki; vergi, görgü, sil-gi, al-gı, bilgi
duygu-, sor-gu, sar-gı, sez-gi, çizgi vb.
gın/-gin eki; dal-gın, salgın, bilgin, olgun
gir-gin, azgın, kes-kin, dur-gun vb.
Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür. Siz de başka örnekler bulunuz.
-gar/-gen eki; alıngan, çekin-gen, üret-ken, çalış-kan
-gın-/gin- eki; ol-gun, er-gin yor-gun, dur-gun vb.
bez-gin vb.
-ıcı/-ici eki; yap-ıcı, sat-ıcı besle-y-ici, ver-ici
geç-ici, yüz-ücü uç-ucu kur-ucu vb.
-ç eki; kıskan-ç, iğren-ç, inan-ç, sevin-ç gülün-ç
-ak /-ek eki; açık, yatık, çökük, döşek, dilek, dönek, tapınak, durak, sıgınak oturak
-n eki; tütün, yığın, bütün uzun, ekin, akın, gelin vb.
– a/-e eki; yar-a, oy-a, öt-e, “öte yaka”
-tı/-ti; -tu/-tü eki; ak-ın-tı, gez-in-ti, süprüntü, çöküntü, üzüntü, görüntü
-anak/- enek eki; görenek, gelenek, yığınak, olanak, seçenek, değnek vb.
4. Fiilden fiil yapma ekleri: Fiil kök ve gövdelerinden fiil yapmak için kullanılan eklerdir.
-ma- /-me- (olumsuzluk eki); olmamak, gezmemek, gezinmemek, başlamamak, eritmemek, bilmemek
-n- eki; al-ınmak, öğren-mek, gezin-mek, tutun-mak, sürünmek, aran-mak, tıkan-mak, taşın-mak, söylen-mek
– l eki; düşül-mek, seçil-mek, görül-mek, korkul-mak, eğlenil-mek, yatıl-mak
-ş eki; dövüş-mek, tanış-mak, atış-mak, uçuşmak, gülüş-mek, ağlaş-mak, koşuş-mak, bölüş-mek vb.
– r eki; düşürmek, pişirmek, yatırmak, göçürmek, doyurmak, duyurmak
-t eki; aratmak, düzeltmek, yükseltmek, yürütmek, akıtmak, sapıtmak, acıtmak, darıtmak, kızartmak, söyletmek vb.
– d ı r- / – d i r-; -dur/-dür- eki; yedirmek, açtırmak, buldurmak, döndürmek, yatıştırmak, geciktirmek, yazdırmak, sevdirmek, öptürmek, artırmak vb.
-ar- /-er eki; koparmak, çıkarmak, gidermek vb.E ANLATIM 2
B. ÇEKİM EKLERİ
Çekim ekleri bağlandığı sözcükle diğer sözcükler arasında ilgi kuran eklerdir.
Bu ekler sözcüğün anlamını, çeşidini değiştirmez, görevini belirler.
“Türkçe ağzımda annemin sütüdür.”
Yahya Kemal Beyatlı
Yukarıdaki cümlede, “Türkçe, ağız, anne, süt” sözcükleri kendi başlarına bir anlam ifade etmezler. Bu sözcükler arasında bağ kuran “-mda, -min, -üdür” ekleri sözü anlamlı hâle getirmektedir.
Çekim ekleri şunlardır:
1. Çokluk ekleri: Tekil olan varlıklara eklenen -lar/-ler ekleridir.
ağaç-lar, kuş-lar, çiçek-ler, kalem-ler, dağlar, okul-lar vb.
2. İyelik ekleri: İyelik ekleri eklendiği ismin karşılığı olan varlığın kime ait olduğunu gösteren eklerdir.İLVE ANLATIM 2
Tekil 1. kişi – m
2. kişi – n
3. kişi – ı, i, u, -ü, -sı, -si, -su, sü
Çoğul 1. kişi -mız, -miz, -muz, -müz
2. kişi -nız, -niz, -nuz, -nüz
3. kişi – ları, -leri
çamta-m ev-im kardeş-im
çanta-n ev-in kardeş-in
çanta-sı ev-i kardeş-i
çanta-mız ev-imiz kardeş-imiz
çanta-nız ev-iniz kardeş-iniz
çanta-ları ev-leri kardeş-leri
3. Aitlik eki: – ki
yerde-ki (yerdeki taş)
dolapta-ki (dolaptaki yiyecek)
elbisede-ki leke (elbisedeki leke)
4. Durum ekleri: Cümlede isimlerin yüklendiği görevi belirleyen; ismin cümle içerisinde öteki sözcüklerlerle olan ilişkisini belirleyen eklerdir. Durum ekleri şunlardır:
a. Yalın durum (hâl): ağaç, çiçek, okul, sıra dağlar, taşlar vb.
b. Yönelme durumu (-e, durumu): ağaç-a, sıra-ya, okul-a, dağlar-a, taşlar-a
c. Belirtme durumu (- i durumu): ağaç-ı, sıra-yı, çiçeğ-i, okul-u, dağlar-ı, taşlar-ı
ç. Kalma durumu (-de durumu): ağaç-ta, sıra-da, çiçek-te, okul-da, dağlar-da, taşlar- da
d. Çıkma durumu (-den durumu): ağaç-tan, sıra-dan, çiçek-ten, okul-dan, dağlar-dan, taşlar-dan vb.İLVE ANLATIM 2
5. Tamlama ekleri: okul-un kapı-sı, bahçe-nin ağaçlar-ı, Türk bayrağ-ı Ayşe’nin baba-sı vb.
6. Fiil çekiminde kullanılan kip ve kişi ekleri
gidiyor-um, okul açıl-dı çalış-acak-ım, söyle-di-m görecek-sin vb.
YAPI BAKIMINDAN SÖZCÜKLER
Sözcükler yapı bakımından üçe ayrılır:
a. Basit Sözcükler : Anlamları ve yapıları bozulmadan parçalanamayan sözcüklerdir. Bu tür sözcükler bir veya birkaç hecelidir. dil, el, kaş, göz, gel, git çiçek, kelebek vb.
b. Türemiş sözcükler: İsim veya fiil soyundan köklere yapım ekleri ulanarak türetilmiş sözcüklerdir.
kira-lık, dön-em, dur-ak, ver-gi, baş-ar-ı, vb.
c. Birleşik sözcükler: İki veya daha çok sözcüğün aralarına ek girmeyecek kadar birleşip kalıplaşmasıyla oluşan yeni anlamlı sözcüklerdir.
“hanımeli, yüzbaşı, Pamukkale, sivrisinek, Karaosmanoğlu, Afyonkarahisar” vb.
B. SÖZCÜKTE ANLAM
1. Sözcükte Anlam ve Kavram
Dilin anlamlı en küçük birimi sözcüktür. Sözcükler çevremizde gördüğümüz varlık, olay olgu ve durumları karşılarlar. Sözcüklerin bir ses, bir de anlam yönü vardır. “Okul açıldı.” cümlesinde okul sözcüğü o-k-u-l seslerinin birleşmesiyle meydana gelen iki heceli; açıldı sözcüğü de a-ç-ı-l-d-ı seslerinden meydana gelen ve üç heceli bir sözcüktür. Yani sözcüğü oluşturan sesler bir araya gelerek bir kavram; bir olay, olgu ya da durumu karşılarlar. Bu bakımdan sözcükler karşıladıkları varlıkların bir
simgesidirler. Somut, soyut nesnelerin ya da hareketlerin zihinde aldığı bir şekil vardır. Kuş, ağaç, çiçek, masa denildiği zaman zihnimizde hemen bir varlık canlanır. İyilik güzellik, doğruluk, özgürlük vb. denildiği zaman da soyut bir olgu gözümüzün önüne gelir. Gelecek, okuyor, söyledi sözcükleriyle bir hareketi düşününüz. İşte nesnelerin zihinde aldığı biçime kavram denir. Kavramı şöyle örneklendirebiliriz:
Sözcüklerin hiçbiri birer kalıp değildir. Her sözcüğe zihinde bir anlam verilir. Zihin kendi dışındaki somut varlıkları anlamlı hâle getirdiği gibi hayal olarak yarattığı soyut varlıkları da anlamlı hâle getirir. Örneğin masa denildiği zaman çeşitli meslek gruplarına ait kişilerin zihinlerinde farklı masa tipleri canlanır. Kimisi çalışma masasını, kimisi toplantı masasını kimisi de yemek masasını düşünür. Ağaç sözcüğü de kişilerde farklı ağaç türlerini çağrıştırabilir. Kimisi çam ağacını, kimisi meyve, kimisi de meşe, kavak vb. düşünebilir.
Konuşma ya da yazma sırasında sözler art arda sıralanır. Konuşmanın akışı içerisinde konuya uygun sözcükler, kavramlar peş peşe mantıksal bir düzen içerisinde ifade edilir. Cümle içerisinde her bir sözcüğün bir anlamı vardır. Anlamdaş sözcükler dahi olsa değiştirilen sözcüğün anlam değerini tutmaz. Ak ile beyaz aynı anlamda sözcüklerdir. Ancak cümlede “beyaz peynir” yerine “ak peynir” diyemeyiz. Aynı şekilde kara ile siyah anlamdaş sözcüklerdir. “Ne karaymış şu alnımın yazısı.” cümlesinde kara yerine siyah diyemeyiz. Her bir sözcük cümlede kullanıldığı yere göre anlam kazanır.
Somut-soyut sözcükler
Sözcüklerin bir kısmı maddi, bir kısmı da manevi varlıkları, olayları, olguları ya da durumları karşılar. Maddi varlıkları (elle tutulan, gözle görülen) karşılayan sözcüklere somut, elle tutulmayan gözle görülmeyen manevi varlıkları karşılayana da soyut sözcükler denir. Çevremizde gördüğümüz ağaç, çiçek, dağ, taş , el, kol, ev, cadde, sokak, ekmek, su vb. varlıklar somut; duygu, düşünce, hürriyet, barış, dostluk iyilik,
rüya, hayal vb. soyut sözcüklerdir. Soyut sözcüklerin kavram olanları felsefede; imgeler sanatta, terimler de bilim alanında daha çok kullanılır.
2.a. Anlam Çeşitleri (İlk anlam yan anlam, mecaz terim)
Sözcükler-kavramlar varlıkların zihinde oluşan görüntüleridir. Her sözcüğün insan zihninde aldığı bir biçimi vardır. Bazı sözcükler tek bir varlığı karşılar.Bu türdeki tek adı tek kavramı karşılayan sözcüklere tek anlamlı sözcükler denir. Dilimizde kullanılan buğday, arpa, mısır, tuğla, kiremit vb. çevremizdeki tek varlıkların adı durumundadır. Ancak bütün sözcükler tek anlamlı değildir. İlk zamanlarda ilk anlamda olan sözcükler zamanla başka anlamlar da kazanmıştır. Başlangıçta organ adları, vücutla ilgili sözcükler mecazlarla, deyimlerle başka anlamlar kazanır. Bir nesenin adı onunla ligili, onunla var olan başka nesnelere de ad olur. Bir sözcüğün temel anlamı yanında ilgili başka anlamlar kazanmasına çok anlamlılık denir. Temel anlam (ilk anlam): Sözcüğün anlattığı ilk ve asıl kavramdır. Dilimizdeki dil, diş, kulak, el, ayak, baş, kahve, buğday, arpa, mısır sözcükleri temel anlamlı sözcüklerdir. Bunlardan bir kısmı zaman içerisinde somut, soyut anlamlar ile yan anlamlar kazanarak çok anlamlı duruma gelirler.
Yan anlam: Temel anlamlı sözcükler zaman içerisinde mecaz olarak (ad aktarması) ya da deyimleşerek yan anlamlar kazanır. Yan anlam kazanan sözcük ile temel anlam arasında mutlaka bir yakınlık, bir ilgi bulunur. Örneğin dil “ağzımızdaki tat alma organı” olarak temel anlamlı bir sözcüktür. Ancak bu sözcük “nefesli çalgılarda dil; denizin içine doğru uzanan kara parçası; aletlerde yassı uzunca hareketli kısım (kapı kilidinin dili) ve iletişim aracı olarak kullanılan dil” anlamlarını kazanmıştır. Aynı şekilde göz görme organı olarak temel anlamıyla kullanılırken kaynak (su), delik (iğnenin gözü), bölme (iki göz oda), ağacın tomurcukları ve nazar anlamlarını kazanmıştır. Bunun yanında iyi, doğru, güzel vb. pek çok sözcüğün yan anlamlar kazanarak dile zenginlik kattığı görülür.
Mecaz anlam: Sözün gerçek anlamı dışında başka bir anlamda kullanılmasıdır. Gerçek anlam varlığın akla gelen ilk anlamıdır. Mecaz ise sözün kendi gerçek anlamı dışında başka bir anlam kazanmasıdır. İstiklâl Marşı’nda geçen “Çatma kurban olayım çehreni ey nazlı hilâl.” dizesine bakalım. Hilâl yeni doğmuş ay demektir. Oysa şair burada hilâl sözünü bayrak anlamında kullanmaktadır. Mecaz anlam özellikle atasözlerimizde, deyimlerimizde görülür. “Ak akça kara gün içindir.” atasözünde kara gün “sıkıntılı geçen günler” demektir. şu sözlerdeki mecazları gösteriniz:
Mum dibine ışık vermez.
Damlaya damlaya göl olur.
Göze girmek, kulağına küpe olmak, etekleri zil çalmak
Terim: Belirli kavramları karşılayan bilim ve sanat alanlarıyla ilgili sözcüklere terim denir. Terimler günlük ve genel dilin ortak sözcükleri değildir. Kullanımları bilim, sanat ve teknik alanlarla sınırlıdır. Edebiyat alanında kullanılan hece, ölçü, uyak, nazım birimi hikâye ile matematik alanında kullanılan açı, rakam, kare, sayı vb. birer terimdir.E ANLATIM 2
2.b. Anlam İlişkilerine Göre Sözcükler
. Bir dilde yazılışları ve okunuşları farklı, anlamları aynı olan sözcüklere eş anlamlı sözcükler denir. Eş anlamlı sözcükler ulusların kültürel ilişkileri sonucu dile giren birimlerdir. Örneğin Türkçede ak, kara, gece, gün, yıldız vb. sözcükleri kullanılırken Arapçadan, Farsçadan beyaz sefid, siyah, şeb, ruz vb. sözcükleri de dilimize girmiş ve uzun yıllar kullanılmıştır. Dilde birden fazla sözcük anlam bakımından anlamdaş olsa da kavram olarak birbirinin yerini tutmaz.
Eş sesli (Sesteş) Sözcükler: Yazılışları ve okunuşları aynı, anlamları farklı olan sözcüklere eş sesli (sesteş) sözcükler denir. Eş sesli sözcüklere özellikle atasözlerinde, deyimlerde ve cinaslı mânilerde rastlanır. Türkçede kullanılan, çay, yüz, kara, bağ, dil vb. pek çok sözcük eş seslilere örnek olarak gösterilebilir.
Kul eden
Ses geliyor kuleden
O kaş o göz değil mi
Beni sana kul eden
Yukarıdaki metinde kul eden ile kuleden sözcükleri sesteştir.
Bağ bana
Bahçe sana bağ bana
Değme zincir kâr etmez
Zülfün teli bağ bana
Yukarıdaki metinde “bağ” sözcüğü hem üzüm yetiştirilen bağ hem de bağlama anlamındaki “bağ” olarak kullanılmıştır.“Keser alacaksan kesene bak.” sözünde “kesene” sözcüğü hem keskin olanına bak, hem de cebindeki paraya bak anlamında kullanılmıştır.
Öğretmen bizi kıra götürdü.
Dedemin saçlarına kır düştü.
Ali bu odunları kır.
Zıt Anlamlı Sözcükler Anlam bakımından birbirinin zıddı olan sözcüklere zıt anlamlı sözcükler denir.
“Aşağı yukarı yirmi gün oluyor.”
“Acı tatlı pek çok günlerimiz geçti.”
Yukarıdaki cümlelerde aşağı ile yukarı, acı ile tatlı sözcükleri zıt anlamlıdır. Sözcüklerin olumsuzluk durumu zıt anlamlısı demek değildir. “Ali okuldan geldi.“ cümlesi olumludur. Bu cümlenin olumsuz hâli “Ali okuldan gelmedi”dir. Geldi ile gelmedi zıt anlamlı değildir. Geldi sözcüğünün olumsuzu”gelmedi”, zıt anlamı ise “gitti” dir.
Fiiller- -ma/-me ekiyle olumsuz hâle getirilir.
aldı- almadı; okudu- okumadı çalış-tı- çalışmadı, sildi-silmedi vb.
İsimler ise -sız/-siz ekiyle olumsuz hâle gelir. Susuz (çeşme) tuzsuz (yemek), görgüsüz adam, bilgisiz kişi vb. İsimler -lı/-li ekiyle olumlu hâle gelir. taşlı yol, kumlu sahil vb.
Yakın anlamlı sözcükler : Dilimizde kullanılan bazı sözcükler arasında anlam bakımından bir yakınlık vardır. Yakın anlamlı sözcükler dile bir canlılık ve zenginlik katar. Duymak, işitmlek; izlemek, seyretmek; doğruluk, dürüstlük; yalan yanlış; eğmek, büğmek (bükmek), demek, söylemek; özlem, hasret, vb. sözcükler yakın anlamlıdır. Yakın anlamlı sözcüklerden bazıları yabancı dillerden dilimize girmiş ve yerleşmiştir. Özlemek, garipsemek, hasret kalmak gibi.
2.c. Sözcüklerde Anlam Değişmeleri
Dil canlı bir varlıktır. Toplumsal değişme ve gelişmelerle birlikte dilde de değişmeler olur.Kullanılmayan sözcükler unutulur. Bilimsel ve teknolojik gelişmelerle yeni sözcük ve kavramlar türetilir. Bazı alanlarda kullanılan sözcükler eski anlamları yanında yeni anlamlar kazanır. Dildeki sözcükler mantıksal, toplumsal ve kültürel hayattaki gelişmelere göre anlam değişikliğine uğrar. Bir zamanlar ulaşım aracı olarak kullanılan fayton, atlı araba, tramvay vb. günümüzde yerini otobüs, dolmuş, metro vb. hızlı araçlara bırakmıştır. Giyim kuşam ile kullanılan araç gereçte özellikle bilişim teknolojisindeki gelişmeler dilde pek çok sözcüğün ortaya çıkmasına, bazılarının da kullanım alanının değişmesine neden olmuştur. Yazıcı, tarayıcı, daktilo (daktilo ile yazı yazan) çıktı vb. anlam değişmesine örnek olarak gösterilebilir.
İşte bir sözcüğün anlattığı kavramdan az çok uzaklaşması, onunla uzak yakın ilgisi bulunan ya da hiç ilgisi bulunmayan yeni bir kavramı yansıtır duruma gelmesine anlam değişmesi denir. Anlam değişmesi dilde şu şekillerde görülür:
a. Anlam Genişlemesi: Bir varlığın bir türünü ya da bölümünü anlatan sözcük, zamanla o varlığın bütün türlerini birden anlatır duruma gelmesine anlam genişlemesi denir. Anlam genişlemesinde nesnenin bir özelliği başka nesnelerde bulunuyorsa o nesnenin adı başka nesnelere ad olarak geçebilir. Sözcüğün kullanım alanı genişler. Alan sözcüğü “düz, açık yer” anlamında kullanılırken günümüzde, bu anlamı yanında meslek, iş, araştırma-inceleme alanı vb. anlamlarında kullanılmaktadır. Yıldız gökteki yıldız anlamı yanında “herkesçe çok sevilen, mesleğinde parlayan sanatçı anlamında kullanılmaktadır . Hatta bu sözcük sinema, televizyon sanatçısı anlamına da gelmektedir. Anlam genişlemesi edebî eserlerde, mecazlı sözlerde çokça görülür.
b. Anlam Daralması: Bir sözcüğün eskiden anlattığı durumun, nesnenin bir bölümünü bir türünü anlatır duruma gelmesidir. Eskiden (Göktürkçede) mal mülk anlamında kullanılan tavar (davar) sözcüğü, günümüzde sadece koyun keçi sürüsü anlamında kullanılmaktadır. Aynı şekilde oğlan “çocuk, evlat” demek iken, yani hem kız hem oğlan çocuğunu karşılarken, bugün sadece erkek çocuğunu karşılamaktadır. Yerleşmek, bir yerde yer tutmak, konmak uçan varlıkların bir yere konması anlamında kullanılmaktadır. Örneklerden görüleceği gibi anlam daralmasında sözcüğün ilk anlamında bir daralma olmaktadır.
c. Başka Anlama Geçiş : Herhangi bir anlamda kullanılan sözcüğün sonradan bambaşka bir anlamda kullanılmasıdır. Eskiden (Göktürkçede) üzmek, “kırmak, kesmek” anlamında kullanılırdı. Zamanla bu sözcük başka bir anlama geçerek günümüzde “üzüntü vermek” anlamında kullanılmaktadır. Sakınmak “düşünmek, üzerinde durmak, kederlenmek, yaslanmak anlamlarına geliyordu. Günümüzde ise “herhangi bir şeyi yapmaktan, korku ve üzüntü verir düşüncesiyle uzak durmak” demektir. Yani önleyici tedbir almaktır.
Ucuz (Göktürkçede) kolay, değersiz, hakir anlamında iken bugün “az para ile alınan” anlamındadır. “Duman” anlamında kullanılan tütün sözcüğü de bir bitki türünü, tütün bitkisini karşılar durumana gelmiştir. Bu tür anlam geçişlerinde sözcüğün ilk (temel) anlamı kaybolmakta, zamanla başka anlamlara geçmektedir.DİLVE ANLATIM
SÖZCÜK (KELİME) GRUPLARI
Bir varlığı, bir kavramı, bir niteliği veya bir durumu karşılamak üzere belli kurallar içerisinde yan yana gelen sözcükler topluluğuna sözcük grupları denir. Tek sözcükle karşılanamayan durum, olay, olgu veya nitelikler sözcük grupları ile karşılanır. Sözcük gruplarında birden fazla sözcük belli kurallarda bir düzen içerisinde yan yana getirilir. Sözcükler bir düzen içerisinde yan yana geldiği için yapısında ve anlamında bir bütünlük vardır. Sözcük gruplarında önce yardımcı ögeler, sonra da temel ögeler
gelir. Yemyeşil ovalar, kuş sesleri, çalışkan çocuk, ihtiyar adam, eğri büğrü yollar, yalan yanlış sözler vb.
Türkçede kullanılan sözcük grupları şunlardır:
a. Deyim: Birden fazla sözcüğün birleşerek kendi anlamları dışında başka bir anlamda kullanılmalarına deyim denir. Ayakları karıncalanmak, küplere binmek, kulak misafiri olmak, göz koymak vb. Deyimler dilde kalıplaşmış sözlerdir. Bu nedenle deyimin sözcükleri değiştirilemez. Aynı anlamda dahi olsa bir sözcüğün yerine başka bir sözcük konmaz. Aynı zamanda sözcüklerin sırası da değiştirilemez. Değiştirildiğinde sözün anlam ve etki gücü kaybolur. “Ayıkla pirincin taşını, tut kelin perçeminden” sözlerinde ‘pirincin taşını ayıkla ya da kelin perçeminden tut’ diyemeyiz. Bu tür cümleler deyimden çok, bir emir cümlesi durumundadır. Deyimler kısa ve özlü anlatım aracıdır, sözün etki gücü de özlü oluşundan gelir. Deyimler bir kavramı, bir duurumu anlatmak için kullanılır. En ince benzetmelere, mecazlara ve ince hayallere yer verilir. Çoğu mecaz anlamlı sözler olmakla beraber gerçek anlamlı deyimler de vardır. Deyimlerin bir kısmı cümle şeklinde bir kısmı da sözcük grubu hâlindedir. İnsanların kişilik özellikleri veya özel durumları deyimlerde anlatılır.
Atı alan Üsküdar’ı geçti, kulak vermek, kulağına küpe olmak, aba altında sopa göstermek, dizlerine kara sular inmek vb.
Bazı deyimler öykülere dayanmaktadır. Aşağıda deyimleşen bir sözün öyküsünü okuyacaksınız.
SARI ÇİZMELİ MEHMETAĞA
Kim olduğu, ne olduğu doğru dürüst bilinmeyen bir kişiden söz ederken “sarı çizmeli Mehmet Ağa” deyimini kullanırız. İzmir eşrafından zengin biri, Aydın’dan gelecek misafirini karşılamak için, faytonu ile uşağını istasyona göndermiş. Uşağa da misafiri tanıyabilmesi için:
– Uzun boylu, orta yaşlı, efe bıyıklı, sarı çizmelidir, adı Mehmet Ağa’dır diye tarif etmiş.
Tren gelip yolcular inmeye başlayınca, uşak bakmış ki inenler arasında o zamanlarda moda olan sarı çizmelerden giyen giyene. Uzunu, kısası, bıyıklısı, bıyıksızı, bir dolu sarı çizmeli arasında misafiri tanımak güç olacak, başlamış seslenmeye:
– Aydın’dan gelen sarı çizmeli Mehmet Ağa…
İstasyonda bulunan kalabalık, biribirine sorarmış:
– Bu adam ne diye bağrıyor?
– Ne olacak, sarı çizmeli Mehmet Ağa’yı arıyor, diye gülüşürlermiş.
Osman Çizmeciler
Ünlü Deyimler ve Öyküleri
b. İkileme: İkileme anlatım gücünü artırmak, anlamı pekiştirmek, kavramı zenginleştirmek amacıyla aynı sözcüğün tekrar edilmesi veya yakın ya da zıt anlamlı olanının bir araya gelmesiyle oluşan gruplardır. İkilemeler Türkçedeki anlam bolluğunu, kavram inceliğini yansıtan sözcüklerdir. Kara kara gözler, eğri büğrü yollar, akıllı akıllı oturmak, doğru dürüst (konuşmak) vb.
Türkçede dört tür ikileme vardır.
1. Eş anlamlı ikilemeler: Aynı veya çok yakın anlama gelen iki aynı sözcükten oluşan ikilemelerdir.DİLVE ANLATIM 2
25Açık saçık, toz toprak, saçma sapan, ezik büzük, yana yakıla, yalan yanlış, gibi yakın anlamlı sözcüklerden kurulan ikilemelerdir.
2. Zıt anlamlı ikilemeler: Zıt anlamlı sözcüklerle kurulan ikilemelerdir. İyi kötü (geçinip gitmek), aşağı yukarı, içli dışlı (olmak), bata çıka, düşe kalka, alt üst (olmak) vb.
3. Aynen tekrarlanan ikilemeler: Aynı sözcüğün tekrar edilmesiyle kurulan ikilemelerdir. İnce ince (yağmak), yavaş yavaş (yürümek), adım adım ilerlemek, göz göz (olmak) vb.
4. Eklemeli sözlerden oluşan ikilemeler: Anlamlı bir sözcükle uyaklı başka bir sözcüğün eklenmesiyle oluşan ikilemelerdir. İş miş (aramak), şu mu, deniz meniz, vb. Türkçede ikilemeler arasına noktalama işareti konmaz.
Ilgıt ılgıt esen seher yelleri
Esip esip yare değmeli değil
Ak elleri elvan elvan kınalı
Karadır gözleri sürmeli değil
Karacaoğlan
Damlaya damlaya göl olur. Atasözü
Dağ dağa kavuşmaz, insan insana kavuşur. Atasözü
c. Tamlamalar: Bir ismin ya da sıfatın başka bir isimle oluşturduğu gruba tamlama denir.Tamlamalar isim ve sıfat tamlaması olmak üzere önce ikiye; isim tamlamaları da kendi arasında dörde ayrılır.DİLVE ANLATIM6
1. İsim Tamlaması: Bir ismin başka bir isimle oluşturduğu gruba isim tamlaması denir. Bir isim başka bir isimle araya bir ek alarak ya da ek almadan tamlama oluşturur. Tamlamada birinci sözcük tamlayan, ikinci sözcük tamlanandır.
“İçimde anlatılmaz bir sıkıntı vardı; ders saati bana sene gibi uzun geliyordu.” Reşat Nuri Güntekin
Yukarıdaki cümlede geçen ders saati tamlamasında ders tamlayan, saati tamlanandır.
Tamlamada temel öge olan tamlanan belirtilen, anlamı tamamlanan, nitelenen, amaç alınan isimdir. Belirtili ya da belirtisiz tamlamada iyelik eki alır. Tamlayan ise tamlananın anlamını bütünleyen sözcüktür. Türkçede tamlayan genellikle tamlanandan önce kullanılır. Ancak şiirde dizelerde türlü nedenlerle yerleri değişik olabilir.
İsim tamlamaları dört türlüdür:
a. Belirtili isim tamlaması: Belirtili isim tamlamasında tamlayan da tamlanan da ek alır. Bu tamlamada belirtili, sınırlı, kesin ve belli bir kavram bağlantısı vardır. Bu tür tamlamada tamlayan -ın/in, tamlanan 3. kişi iyelik ekini alır.
Ayşe’nin elbisesi, çocuğun gömleği, kapının kolu, okulun bahçesi vb.
Su ve ne sözcükleri tamlama durumunda bu kurala uymaz.
Su-nun değil su-yun; ne-nin değil ne-yin biçiminde kullanılır. Suyun tadı, neyin nesi vb.
b. Belirtisiz isim tamlaması: Bu tamlamada yalnız tamlanan ek alır, tamlayan ek almaz.
Tamlanan da 3. kişi iyelik ekini (-ı/-i, -u/-ü, ünlü ile biten sözcüklerden sonra -sı/-si, -su/-sü) alır.
çam ağacı, tarla kuşu, utanma duygusu, Türk bayrağı, okul çantası, yemek masası vb.
Belirtisiz isim tamlamaları nesnenin türünü ya da neden yapıldığını gösterir.
yolcu otobüsü, çalışma odası, vişne şurubu, ayva reçeli, üzüm suyu vb.
c. Takısız isim tamlaması: Anlam bakımından birbirini bütünleyen isimlerden oluşan tamlamadır. Bu tamlamada tamlayan ve tamlanan ek almaz.
taş duvar, cam boru, tahta köprü, çelik masa, demir kapı, yün çorap vb.
Takısız tamlamada tamlayan tamlananın neden yapılığını gösterir; tahta köprüde köprünün tahtadan; “demir kapı”da, kapının demirden yapıldığı anlatılmaktadır.
Yufka yürek, kiraz dudak, elma yanak, taş yürek, sırma saç tamlamalarında tamlayan, tamlanan varlığın) neye benzediğini mecazlı olarak ifade etmektedir.
ç. Zincirleme isim tamlaması: Tamlayanı isim tamlaması olan tamlamalara zincirleme isim tamlaması denir. Bu tür tamlamalar birden çok sözcükten oluşur.
Bahçe duvarının önü, okul kapısının rengi, çantanın içindeki eşyalar, kitabın son sayfası vb.
İsim tamlamalarında bazı durumlarda araya başka sözcükler girebilir.
Bahçenin- onarılması gereken-duvarı, öğrencinin- büyüklere saygı gibi- görevleri vardır.
“Ahmet’in- beş gün önce kaybolan-kitabı bulundu.” vb.
2. Sıfat tamlaması: Bir sıfatın bir isimle oluşturduğu tamlamaya sıfat tamlaması denir. Tamlayan durumundaki sıfat tamlanan varlığın bir niteliğini, özelliğini belirtir ve ek almaz.
Güzel yazı, büyük bir iş, çalışkan çocuk, beş kişi, kırmızı kalem, yeşil saha, vb.
Türkçede kullanılan diğer sözcük grupları şunlardır:
Bağlaç olanlar
* “ne… ne” söz grubu
Bu sözcük grubu zıt anlamlı ya da görevdeş sözcükleri birbirine bağlar.
ne bağ kaldı ne de bahçe (Bağ bahçe kalmadı.)
Hem de ne toz ne çamur vardı. (Toz ve çamur yoktu.)
Ne güzel ne çirkin sayılır. (orta durumda)
ne gece ne gündüz vb.
* “Hem… hem” söz grubu
Şiir üzerinde hem tecrübem fazla hem bilgim. Orhan Veli
Hem besliyor hem de sıcak tutuyordu. Adalet Ağaoğlu
Hem gülüyor hem konuşuyordu
* “ya…. ya” söz grubu
Kırk elli kişi ya var ya yoktu.
Ya bu deveyi güdersin ya da bu diyardan gidersin.
* “gerek…. gerek” söz grubu
Gerek iş düzeni gerek ev düzeni onun için çok önemliydi. vb.
* “ha… ha” söz grubu
Ha o ha bu ne fark eder vb.
Edatlarla kurulu sözcük öbekleri
Kadar, gibi göre için, ile vb. kurulanlara örnekler
Sabaha kadar çalıştı, çabaladı.
ÖZET
Bir varlığı, bir kavramı, bir niteliği veya bir durumu karşılamak üzere belli kurallar içerisinde yan yana gelen sözcükler topluluğuna sözcük grupları denir.Dilimizde kullanılan sözcük grupları şunlardır: Deyimler, ikilemeler, tamlamalar ile bağlaç ve edatlarla kurulan sözcük gruplarıdır. Birden fazla sözcüğün birleşerek kendi anlamları dışında başka bir anlamda kullanılmalarına deyim denir. Deyimler dilde kalıplaşmış sözlerdir. Göz koymak, kulak vermek, etekleri zil çalmak vb. birer deyimdir. Dilimizdeki deyimlerin bazıları öykülere dayanmaktadır. İkilemeler ise anlatım gücünü artırmak, anlamı pekiştirmek ve zenginleştirmek amacıyla aynı, eş veya zıt anlamlı sözcüklerin tekrar edilmesiyle oluşmuştur. İyi kötü, doğru dürüst, yalan yanlış (haber) vb. birer ikilemedir. İsimlerin isimlerle ya da sıfatların isimlerle oluşturdukları gruba tamlama denir. Tamlamalar isim ve sıfat tamlaması olmak üzere önce ikiye ayrılır. İsim tamlamaları da kendi aralarında, belirtili isim tamlaması, belirtisiz isim tamlaması, takısız isim tamlaması ve zincirleme isim tamlaması olmak üzere dörde ayrılır. Bunların dışında Türkçe de bağlaç ve edat gruplarıyla oluşan sözcük grupları da vardır.Sözcük grupları dilin anlatım gücünü artırır. Anlama zenginlik katar. Tek sözcükle anlatılamayan olay, olgu, durum ve varlıklar sözcük grupları ile anlatılır. Türkçe bu bakımdan zengin bir dildir.
CÜMLE (TÜMCE) BİLGİSİ
A. CÜMLENİN ÖGELERİ
. Sözcüklerin her birinin bir anlamı olmasına rağmen bir yargı ifade etmezler. Bir duygu, düşünce ve istekler yargı ifade eden cümlelerle dile getirilir.
“Traktör hiç durmadan köyden çktı.Biz de ardısıra yürüyorduk.Toprağı nasıl süreceğini merak ediyorduk.” cümlelerinde bir yargı bulunmaktadır.Bir dil çeşitli birimlerden oluşur. Bunların başında ses, hece, sözcük, tamlama ve sözcük grupları gelir. Bu sözcüklerin her birinin kendi başına bir anlamı ya da görevi vardır. Ancak bunlar dilde iletişim kurmada yeterli olamazlar.İletişim aracı olması için dil birliklerinin bildirme, belirtme, yaptırma görevlerinin olması gerekir.
Yukarıda belirtilen birimlerden ses, hece, sözcük, tamlama ve sözcük grupları dilin bildirme, belirtme ve yaptırma görevlerini gerçekleştirmeye yetmez. Yani bir iletişim aracı olarak kullanılmaz. Ancak bu birimler bir düzende belli kurallar içerisinde sıralanır ve bir yargı belirtirse bir anlam taşır.Bu özelliğiyle cümle bir yargı bildiren anlamlı en küçük birimdir. Sözcüklerin elbette tek başlarına bir anlamları vardır. Bir duygu, düşünce veya bir kavramı karşılarlar.Ancak bir duygu, düşünce ve isteği karşımızdakine anlatma, iletme gücünde değildir. Bu bakımdan dil birimlerinin bir düzende sıralanması ve bir veya birkaç yargıyı içermesi gerekir.
Bu açıklamalar ışığında cümle şöyle tanımlabilir:
Bir veya birden fazla yargıyı içeren düşünce, istek belirten dil birimine cümle denir.
Bir cümlede anlam, anlatım ve yargı birliği vardır. Cümlede anlam birliği duygu düşünce ve isteğin tam olarak bildirme gücünden; anlatım birliği, anlatımın tek kalıbı oluşundan; yargı birliği yargı bildiren bir dilbirliği oluşundan kaynaklanır. Cümlede sözcük sayısı sınırlı değildir. Bu sayı konuşan ya da yazan kişinin isteğine göre değişir. Ancak tek sözcükten oluşan cümler de vardır.
“Ahmet İstanbul’dan geldi mi? “ sorususuna cevap olarak verilen “Geldi.” Tek sözcüklü bir cümledir.
Cümlenin ögeleri
Türkçe cümlelerde dört öge bulunur:
1. Yüklem
2. Özne
3. Nesne (Düz Tümleç)
4. Tümleç
Bu ögelerden cümlede mutlaka bulunması gereken yüklem ile öznedir. Bunlara cümlenin temel ögeleri denir. Nesne ve tümleçler cümlenin anlamını tamamlayan (tümleyen) yardımcı ögelerdir. Cümlede yukarıda belirtilen ögeler gelişigüzel sıralanmaz. Ögelerin kullanım amacına aykırı olarak sıralanması cümlenin anlatım gücünü zayıflatır ya da ters anlamlara yol açabilir.Cümlede bu ögeler belirli ilkelere göre sıralanır.
Bunlar:
a. Türkçenin cümle yapısında temel ögeler sonda bulunur; yardımcı ögeler daha önce gelir. Yüklemin sonda bulunuşu düz cümle için geçerli bir kuraldır. Devrik cümlelerde yüklem, başta, ortada bulunabilir.
b. Türkçe cümlelerde anlamı özellikle belirtilmek istenen ögeler yüklemin yanında bulunur. Bu öge cümle vurgusu ile belirtilir.
“Ahmet İstanbul’dan dün geldi.” Cümlesinde zaman anlamı; “Ahmet dün İstanbul’dan geldi. “ cümlesinde ise yer anlamı öne çıkartılmıştır.
1. Yüklem
Yüklem cümlede eylem oluş, durum istek, bir hareket bildiren dil bilgisi birliğinin görev adıdır. Cümlenin temel ögesidir; tek başına bile olsa cümle oluşturabilir. Özenin yaptığı işi, öznenin durumunu oluşununu belirler, yargıyı üzerinde taşır. Yüklem olmadan cümle kurulamaz.
Etrafına bakına bakına gitti. Gelen gidine rahmet okutur. cümlelerinde gitti, okutur fiilleri birer yüklemdir. Cümlede, heceler, ekler, isimler,isim tamlamaları, sıfat tamlamaları, zamirler edatlar ve söz grupları yüklem olarak kullanılır.
2. ÖZNE
cümlelerde eylemi yapan bir varlık bulunmaktadır. Bunlar öznedir. Cümlede yüklemin bildirdiği, oluş ve hareketin yapıcısı ya da durumun göstericisi olan cümle ögesine özne denir. Özne cümlede sözcüklerin görev adıdır. Yüklem gibi özne de cümlenin temel ögesidir. Tek sözcükten oluşan cümlelerde dahi özne vardır. Fiillere eklenen kişi ekleri öznenin kim ya da ne olduğunu bildirir.
“Okudum.” cümlesinde, (oku-du-m) – du zaman ekinden sonra gelen -m eki (ben) Okudu-n (sen), okudu (o), okudu-k (biz) okudu-nuz (siz), okudu-lar (onlar) ekleri özneyi gösterir.
Özneler isim soylu sözcüklerdir.
Özneler çeşitli türlere ayrılır.
a. Gerçek Özne: Eylemle biten cümlelerde, etken çatılı fiil (eylem) cümlelerinde gerçek özne bulunur.
“Ahmet Efendi bahçeyi yapraklardan temizledi.” cümlesinde Ahmet Efendi gerçek öznedir.Temizleme işi Ahmet Efendi tarafından yapılmıştır.
“Bu işten sen zararlı çıkacaksın.” cümlesinde gerçek özne “sen” dir.
b. Gizli özne: Cümlede adı açıkça belli olmayan, yüklemden hareket ederek çıkartabildiğimiz özneye gizli özne denir.
“Bahçeyi yapraklardan temizledi.” cümlesinde bahçeyi yapraklardan temizleyen açıkça belli değildir. Kim temizledi sorusuna (O) temizledi cevabını alırız cümlenin özneleri o’dur.
c. Sözde özne: Edilgen çatılı fiil (eylem) cümlesiyle, edilgen çatılı filimsilerle (eylemsilerle) kurulu isim cümlelerinde öznenin yerini tutan nesneye sözde özne denir. Ancak belirtisiz nesneler sözde özne olabilir. Belirtili nesneler sözde özne olamazlar.
“Pencereyi açarken cam kırıldı.” cümlesinde kırılan ne sorusunun cevabı olan “cam” sözde öznedir. Camı kıran kişi, varlık belli değildir. Ancak ortada bir oluş “camın kırılması” vardır. “Parkın ağaçları kesilmiş.” cümlesinde “parkın ağaçları” sözde öznedir. Ortada bir kesilme eylemi vardır, ancak bunu yapan belli değildir. Bu tür cümlelerde nesne konumundaki varlıklar özne görevindedirler.
ç. Örtülü özne: Edilgen çatılı eylemlerle kurulu cümlelerde bir yardımcı sözcük aracılığıyla belirilen özneye örtülü özne denir.
Odalar, gerçi şehirde bulunan tuluat kumpanyası tarafından tutulmuştu. Reşat Nuri Güntekin
Yukarıdaki cümlede “odalar” sözde özne “şehirde bulunan tuluat kumpanyası” örtülü öznedir. Tutulma işini yapan kişi (kişiler)dir.
“Kar yüzünden yollar kapandı.” cümlesinde yollar sözde özne, kar örtülü öznedir.
d. Ortak özne: Sıralı cümlelerde birinde bulunan diğerlerinde bulunmayan ve hepsiyle ilgili olan özneye ortak özne denir.
Asker başını çevirdi, işi anladı ve yere atladı. cümlesinde asker ortak öznedir. Başını çeviren, işi anlayan ve yere atlayan kişi askerdir.
Türkçede isimler, sıfatlar, tamlamalar, zarflar, zamirler vb. cümlede özne olarak kullanılır.
Cümlede özneyi bulmak için yükleme kim ve ne soruları sorulur.
3. NESNE (DÜZ TÜMLEÇ)
İğneyi kendine çuvaldızı başkasına batır. cümlesini inceleyiniz.
Yukarıdaki cümlede batırılacak olan varlık iğne ile çuvaldızdır. Bu sözcükler nesnedir.
Nesne yüklemden etkilenen, yüklemin etkisini üzerine alan ya da herhangi bir niteliği gösteren cümle ögesidir. Nesnenin bulunduğu cümlede bir etkilenme vardır; bu etkilenme nesneyle belirtilir.
Yukarıdaki cümlede batırılacak olan varlık iğne ile çuvaldız bu cümlenin nesneleridir.
“Ağaçlardan çınarı çok severim.” cümlesinde sevme eyleminden etkilenen varlık “çınar” cümlenin nesnedir.
Nesneler yapıları bakımından belirtili ve belirtisiz nesne olmak üzere iki türlüdür.
a. Belirtili nesne: Geçişli fiillerle (eylemlerle) kurulan cümlelerde -i durum eki almış olan nesnelere belirtili nesne denir.
Bundan evvelki mektuplarını ehemmiyetle okudum. cümlesinde evvelki mektuplarını isim tamlamalarından -nı/-ni (-ı/-i) durum ekini
almıştır.
“Boğaz köprüsünü hiç görmemişti. Bahçedeki ağaçları budadı.” cümlelerinde “köprüsünü, ağaçları” kelimeleri cümlelerin belirtili nesneleridir.
b. Belirtisiz nesne: Geçişli eylemlerle kurulu cümlelerde yalın durumda bulunan nesneye beliritisiz nesne denir. Belirtisiz nesnelerde -ek bulunmaz. Anlam bakımından belli olmayan bir varlığı ya da niteliği gösterir. “Köye akşamdan haber gönderdik.” cümlesinde gönderilen haber yalın durumdadır ve cümlenin belirtisiz nesnesidir. Burada belirli bir haber ifade edilmemektedir.
“Sonunda beklediğimiz mektup geldi.” cümlesinde mektup yalın durumda olup cümlenin nesnesidir.Cümlede nesneyi bulmak için neyi/ neleri, kimi/kimleri soruları sorulur.
4. TÜMLEÇ
Cümlenin anlamını türlü yönlerden zaman, nicelik nitelik yer, yön, soru yönelme, bulunma, çıkma bakımlarından belirleyen, sınırlayan anlamı daha belirginleştiren ögelere tümleç denir. Tümleç sözcüğünün anlamı da tümleyen demektir. Tümleçler anlam yönünden yüklemle bağlantılıdırlar. Tümleçler cümlenin yardımcı ögeleridir.
Aşağıdaki cümlelerin nesnelerini bulunuz. Türlerini söyleyiniz.
* Kapıyı hızlı hızlı vurdu.
* Gittiği yerde iyiyi doğruyu, güzeli ve geleceği anlatmıştı.
* Radyoda kalın bir ses anlaşılmaz bir şeyler söylüyordu.
b. Zarf Tümleci: Yüklemin anlamını zaman durum nitelik, nicelik, yer, yön ve soru ilgisiyle belirleyen, anlamı sınırlayan tümleçlere zarf tümleci denir. Zarf tümleçleri cümlenin anlamını zaman yönünden tamamlıyorsa zaman zarf tümleci, yer bakımından tamamlıyorsa yer zarf tümleci, nitelik yönünden tamamlıyorsa hâl zarfı tümleci adını alırlar.
“Uzun ince bir yoldayım
Gidiyorum gündüz gece.” Gündüz gece (zaman) zarf tümlecidir.
“Avcı Süleyman yürüye yürüye, dik bir kayalığın dibine vardı.” Cümlesinde yürüye yürüye (hâl): zarf tümlecidir. Dik bir kayalığın dibine dolaylı tümleçtir.
“Kapı hızlı hızlı vuruldu.” cümlesinde hızlı hızlı (hâl) zarf tümlecidir.
Zarf tümleçleri yalın durumda (ek almadan) ya da ismin -e, -de, -den ekleri alarak kullanılabilirler.
Cümlede zarf tümleçlerini bulmak için yükleme nasıl, ne zaman, vb. soruları sorulur.
c. Edat Tümleci: Edatlardan ya da başka dil birliklerinden oluşan cümleye araç, benzerlik, ilgi, eşitlik, nedenlik vb. katan cümle ögesine edat tümleci denir. Tümleç türleri şunlardır:
a. Dolaylı Tümleç: Yüklemi yer, yön, bulunma, çıkma vb. yönlerden tamamlayan cümle ögesine dolaylı tümleç denir. Cümlede dolaylı tümleçler -e, -de, -den, durum eklerini alırlar. Cümleyi anlam yönünden güçlendirirler, belirginleştirirler. Her zaman bulunması zorunlu değildir.
“Naim Efendiler bu yaz Kanlıca’ya taşınmadılar.” cümlesinde Kanlıca’ya (yer belirttiği için) dolaylı tümleçtir.
“Samsun’dan Erzurum’a vardık.” cümlesinde Samsun’dan Erzurum’a dolaylı tümleçtir.
“Bir tatar yolda koşuyordu.” cümlesinde “yolda” dolaylı tümleçtir.
Cümlede dolaylı tümleci bulmak için yükleme nereye, nereden, kime, kimden kimde vb. soruları sorulur.
şu cümlelerdeki dolaylı tümleçleri gösteriniz.
* Bu kitabı İngilizceden çevirmişler.
* Mağaranın içinde Kalafat, kıpkırmızı lekelerle sular içinde hâlâ karides avlıyordu.
Kuş artık korkunç ve garip bir karanlıkta uçuyordu.
Artık hayatla barıştım.
Ağaçların sık yeşil yaprakları, elektrik ışıkları ile parlıyor.
Önümden trenler gelir gider
Demir yolu ta Erzurum’a kadar.
Yukarıdaki cümlelerde hayatla, ışıkları ile Erzurum’a kadar, sözleri edat tümlecidir.
B. CÜMLENİN YAPISI
Bir yargı birimi olarak cümleler yapıları bakamından yalın (basit) birleşik, sıralı ve bağlı cümle olmak üzere dört türe ayrılır.
a. Yalın (Basit) Cümle: Bu cümlelerde tek yüklem ve tek yargı bulunur. Yüklem ya çekimli bir fiil ya da ek fiil ile çekimlenmiş isim soyundan bir sözcüktür. Bir tek duygu, düşünce ve isteği yargıya bağlayan cümlelere yalın cümle denir.
“Okudum.” “Öğrenciyim.” Akşam geldik.” cümlelerinde bir yargı bulunduğu için yalın cümledir. Yalın cümleler bir tek sözcükten oluşabileceği gibi, daha fazla sözcükten de oluşabilir. Önemli olan sözcük sayısı değil cümlenin yargı içermesidir.
“Ahmet nereye gitti?” üç sözcükten oluşan bir soru cümlesidir. Bu soruya karşı verilen “Bilmiyorum.” cevabı tek sözcükten oluşan bir cümledir.
“Biz hâlâ cilalı adam devrinin çelisini dolduruyoruz.” (Falih Rıfkı Atay) cümlesinde bir yargı bulunmaktadır.
Yalın cümleler her zaman yüklemle bitmez. Yüklemi isim ya da isim soyundan olan cümleler de vardır.
“Günümüzde medeniyet ölçüsü kültür, sanat ve teknikte üstünlüktür.” cümlesindeki “üstünlük” isim soyundan bir yüklemdir.
b. Birleşik Cümle: Birden çok duygu, düşünce ve isteği, yani birden fazla yargı içeren cümlelere birleşik cümle denir. Birleşik cümlelerde temel bir yargı vardır. Bu temel yargının ifade edildiği cümleciğe temel cümle denir. Diğer cümleciklere yan cümlecik denir. Yan cümlecikler anlam bakımından temel cümleciği tamamlarlar. Birleşik cümlelerde sıfat fiiller, zarf fiiller isim fiiller ve şartlı çekim ekleri ile kurulmuş yan cümlecikler temel cümleye bağlanır. yan cümlecikler çeşitli yönlerden temel, cümleciğin anlamını tamamlamaktadırlar.
c. Sıralı Cümle: Anlamca ilgili birden çok yalın ya da birleşik cümlelerin virgül ya da noktalı virgüllerle bağlanmasıyla oluşan cümlelere sıralı cümle denir. Sıralı cümlelerde aralarında anlam bakımından ilgi ve birden çok yargı bulunur.
ç. Bağlı Cümle: Anlamca ilgili yalın ya da birleşik cümlelerin bağlaçlarla birbirine bağlanmasıyla oluşan cümleye bağlı cümle denir.
Köroğlu bir şamar attı ki Bolu Bey’inin gözlerinden ateş saçıldı.
Artık seni kurtaracak kimse de yok.
Atatürk diyor ki “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir.” cümleleri bağlı cümlelerdir.
Cümleler yüklemin türüne ve bulunduğu yere göre iki türde incelenir:
1. Yüklemin Türüne Göre Cümleler: Cümleler yüklemin türüne göre isim ve fiil cümlesi olmak üzere ikiye ayrılır.
a. İsim Cümlesi: Yüklemi isim ya da isim soyundan bir sözcük ya da sözcük öbeğinden oluşan cümlelere isim cümlesi denir. İsim cümlesi öznenin ne olduğunu ya da durumunu bildirirler. Nitelik, özellik ve sayı bakımından özne ile yüklem arasında
bağlantı kurar. İsim cümlelerinde yargı ek fiilin çekimi ile sağlanır. İsim ve isim soyundan olan sözcükler ek fiilin çekimine girerek yüklem niteliği kazanır. İsim cümlelerinde yüklem koşaç alır. Kosaç cümleye olumluluk, olumsuzluk kesinlik, olasılık süreklilik anlamları katan sözcük ya da ektir. Olumluluk anlamı -dır/ -dir eki ile; olumsuzluk anlamı da değil / değildir sözcüğüyle sağlanır.
Çocuk hastadır. (olumlu)
Çocuk hasta değildir. (olumsuz)
b. Fiil Cümlesi: Yüklemi çekimli bir eylem olan, bağımsız yargı bildiren cümlelere fiil cümlesi denir. Fiil cümleleri öznenin ne yaptığını bildirir. Bu tür cümleler haber (bildirme) ya da istek kipiyle kurulur. Haber kipiyle kurulanlar bir yargıyı, bir oluşu, bir durumu bildirirler. Dilek-istek kipiyle kurulanlar ise bir duyguyu, bir isteği ya da bir emri dile getirirler.
Cümleler yüklemin bulunduğu yere göre kurallı ve devrik cümle olmak üzere ikiye ayrılır.
a. Kurallı Cümle: Kurallı bir cümlede yüklem sonda bulunur. Cümle özne, nesne ve yüklem düzeninde sıralanır. Bu düzende olan cümlelere kurallı cümle denir.
“Köroğlu ordunun yaklaştığını anladı.” cümlesinde ögeler özne, nesne ve yüklem düzeninde sıralanmıştır. Bazı cümlelerde özne yukarıdaki gibi açıkça belli olmayabilir.
“Ordunun yaklaştığını anladı.” cümlesinde özne (o) yüklemden anlaşılır. Bu tür özneye gizli özne denildiğini anımsayınız.
b. Devrik Cümle: Yüklemi sonda olmayan cümleye devrik cümle denir. Devrik cümlede yüklem başta, ortada olabilir. Sözün etki ve anlam gücünü artırmak için devrik cümle kullanılır. Devrik cümleler anlatıma doğallık katar.
2.Bildirdikleri Anlama Göre Cümleler
a. Haber Cümleleri
“Gençten bir adam geldi. Elinde bir değnek vardı. Demirciye uzattı.” cümlelerinde bir bilgi bir haber verilmektedir. Burada görülen, tanık olunan bir olay anlatılmaktadır. Tutacaktı yükleminde tutacak gelecek zaman ifade etmekte- t (di) eki gelecek zamanın hikâyesini belirtmektedir. “Bunun usulü böyledir.” Geniş zamanlı bir cümledir. Bu zaman şimdiki ve gelecek zamanı da içine alan geniş bir zaman dilimidir. Haber cümleleri daha çok anlatmaya bağlı bilgi, vermek, aydınlatmak amacıyla yazılan metinlerde kullanılır. Burada kişinin gördüğü, duyduğu olaylar anlatılır. Eylemin belirttiği anlam geçmişle, şimdiyle ve gelecekle ilgili bildirme görevi yerine getirilir. Eylem kök ve gövdelerine çeşitli kip (zaman) ekleri getirilerek zaman; zaman eklerinden sonra da kişi ekleri eylemin kimin yaptığı belirtilir.
Örneğin; yazacağım yüklemi yaz- acak-ım, “yaz” eylem kökü) “-acak” gelecek zaman eki, “-ım” kişi eki (ben)dir.
Ek fiil: İsim soylu sözcüklerin sonuna gelerek, onların yüklem olmalarını sağlayan dil birimine ek fiil denir.
“Ahmet çalışkandır. Hepimiz arkadaşız. Hava güzel. Çok yorgunum.” Cümleleri isim soyludur. Bunlar eklerle çekimli hâle gelir ve yüklem görevini yaparlar.
Ek fiil imek fiilinden doğmuştur. İdi, imiş, ise, iken olarak ek hâline gelmiştir.
Çekimi şöyledir:
çalışkan-ım I. Tekil kişi
çalışkan – sın II. “ “
çalışkan-dır III. “ “
çalışkan-ız I. Çoğul kişi
çalışkan-sınız II. “ “
çalışkan-lar III. “ “
Ek fiil “değildir” sözcüğüyle olumsuz hâle getirilir. Çalışkandır. Çalışkan değildir. vb.
C. CÜMLEDE ANLAM
1. CÜMLEDE ANLAMIN OLUŞMASI
Metin ilk cümlesini birlikte inceleyelim.
“Şimdi, akıntı, var, sandal, burun, kürek, çek, mağara, ön” sözcükleri başlı başına bir anlamları oldukları hâlde, cümle içerisinde anlaşılır bir anlam taşımazlar.Burada mesaj (ileti) gönderici ile alıcı arasındaki ilişki cümleyi anlamlı hâle getirir. Yukarıdaki cümlede “Şimdi akıntıya verdik miydi sandalın burnunu, kürek çekmeden mağaranın önündeyiz.” sözcük grupları bir düzen içerisinde sıralanarak anlam kazanmıştır. Bu ögeler arası uyum sözcüklerindeki ekler sayesinde sağlanmaktadır. “Sular bizi tam mağaranın önüne getirdi.” cümlesinde “su, biz, tam, mağara, ön, getir.” sözcükleri eklerle bağlanarak cümle anlamlı hale gelmiştir (biz)i, (mağara)nın, (ön)üne vb. dil bilgisi ögeleri sözcükleri birbirine bağlamaktadır. Türkçede bir cümle farklı biçimlerde ifade edilebilir. Bu durumda cümlenin anlamında değişiklikler olur. Aynı cümleyi şöyle söyleyebiliriz. “Tam mağaranın önüne bizi sular getirdi.” cümlesinde anlamda değişmeler oluşmuştur. Burada mağaranın önüne bizi neyin (suların) getirdiği öne çıkmıştır.
C. Cümlede Anlam
1. Cümlede Anlamın Oluşması
Yukarıdaki metinde yüklemlerde bir haber bildirilmektedir. Oldu, tutuyordu, duydum vb. örnek olarak gösterilebilir.
“Çatma kurban olayım çehreni ey nazlı hilâl,”
“Hele karnaval mevsimi de gelse”
“Buna razıyız, daha beteri olmasa.” cümlelerinin yükleminde bir dilek-istek ifade edilmektedir.
Türkçede fiiller haber ve dilek kipi olmak üzere iki bölümde incelenir. Fiilde kip dile getirilen işin, hareketin olayın oluşuyla ilgili biçimine verilen addır. Bu biçimde iş, hareket oluş ya bildirilir ya da dilek istek, emir dile getirilir. Çekimli fiillerde köklere getirilen eklerle kip ve kişi anlaşılır. Bil-di-m fiilinden bilmek eylemi-eylemin kipi ve zamanı (-di) ve kişi (-m) ekinden anlaşılır. Fiillerde olayı yapan kişi ve kişinin olay karşısındaki ruhsal durumu kip ile anlaşılır.
A. Haber Kipleri: Bu kipte eylemin yapıldığı zaman kavramı geçmişte, şimdi, gelecekte ya da geniş bir zaman diliminde mi yapıldığı bildirilir. Fiil kök ya da gövdelerine belirli eklerin getirilmesi ile kurulur. Bildirme kipleri şunlardır: Belirli geçmiş zaman, belirsiz geçmiş zaman, şimdiki zaman, gelecek zaman ve geniş zaman.
B. Dilek Kipi: Fiillerle anlatılan kavram dilek, istek, gereklilik emir (buyurma) anlamı taşıdığı için dilek-şart kipi olarak adlandırılır.
Haber kipinde olduğu gibi fiil kök ya da gövdelerine çeşitli ekler getirilerek kurulur. Dilek kipleri şunlardır: dilek-Şart, istek, gereklilik ve emir kipi. Bildirme ve dilek kipleri tablo olarak şöyle gösterilir.
* Şart bileşik zamanının gereklik kipiyle çekimi seyrek kullanılmaktadır.
2. BİLDİRDİKLERİ ANLAMA GÖRE CÜMLELER
B. DİLEK, İSTEK, SORU CÜMLELERİ
Bir dileği, bir isteği, bir emri ya da bir gerekliliği ifade eden cümlelere dilek-istek cümleleri denir. Dilek-istek cümlelerinde istenilen
tasarlanan bir eylem veya eylemler hakkında bir niyet duygusu ifade edilir.Dilek-istek cümleleri grubunda istek bildiren cümleler, dilek-şart bildiren cümleler, soru cümleleri, gereklilik bildiren cümleler, emir cümleleri ile ünlem cümleleri yer alır.
Dilek-şart cümleleri: Dilek şart cümleleri fiil kök ya da gövdesine -sa/-se ekleri getirilerek kurulur.
“Ah bir zengin olsam.”
“Okulumu bitirsem, yüzmeyi öğrensem.” cümlelerinde şarta bağlı bir dilek anlatılmaktadır.
İstek cümleleri: Bu tür cümleler kişinin kendi kendine yapmak istediği eylemi ifade eder.
“Kalkayım, eve gideyim,
Haydi bize gidelim. Burada iki gün kalalım.” cümleleri bu tür cümlelerdir.
Gereklilik cümleleri: Mutlaka yapılması gerekir anlamı ifade ederler.
*Başarmak için çalışmalıyım.” “Eve gitmeliyim.” vb.
Emir cümleleri: Bir buyruğu bir emri ifade eden cümlelerdir. oku, çalış, git, gel, vb.
Soru cümleleri: Soru anlamı ifade eden cümlelere soru cümlesi denir. Soru cümlesi soru edatları ile ya da cümlenin sonuna getirilen -mı/-mi soru ekleriyle kurulur. Soru cümleleri göndericinin (konuşan kişinin) bilmediği bir konunun doğrulanması (teyidi) amacıyla kullanılan cümle çeşididir. Bu tür cümlelerde mutlaka cevap verilmesi beklenir. Cevap beklenen soru cümlelerine gerçek soru cümlesi, cevap beklenmeyen, dikkat çekmek duygu ve düşünceyi daha güzel ifade etmek amacıyla kurulanlara da sözde soru cümlesi denir. “Ne kadar güzel bir manzara?”
Rica, abartma, karşılaştırma, sitem ifade etmek için de soru cümleleri kullanılır. Soru cümlelerinin sonuna soru işareti konur. Bundan şüphe mi duyuyorsunuz?
Orada ne yapıyorsunuz?
Ünlem cümlesi: Coşku ve heyecan ifade eden cümlelere ünlem cümlesi denir.Ünlem niteliğindeki sözcükler ile şaşma öfke, bıkma, sitem, üzüntü, özlem, yardım isteği ifade eden sözcüklerle ünlem cümleleri kurulur. Ünlem cümlelerinin sonuna ünlem işareti konur.
Örnekler
Ey en güzel!
Ey en büyük!
Ey Atatürk!
Behçet Kemal Çağlar
Ey insan, ey yalnız kendim diyen Tek Adam! Coşkun Ertepınar
BİLDİRDİKLERİ ANLAMA GÖRE CÜMLELER
C. OLUMLU, OLUMSUZ CÜMLELER
“Atlar ürkmedi, kimse bana dokunmadı, düşmedim” cümleleri olumsuz cümlelerdir. Bu cümlelerin olumlu hâli dayanmış, (ses) çıkardı, ürktü, dokundu vb. sözcüklerle kurulan biçimidir. Olumluluk hâli Türkçe fiililerin yapılanları içerisinde anlatılmaktadır.Bu cümlelerde olumsuzluk fiil kök ve gövdelerine getirilen -mamak/-memek ekleriyle kurulmaktadır. Bilmek olumlu, bilmemek olumsuz, okudu olumlu, okumadı olumsuzdur. Türkçede olumsuzluk eki fiil kök ve gövdelerine zaman ekinden önce gelir. Yaz-ma-yacak-fiilinde yazmak eylem kökü, -ma- olumsuzluk eki; y-acak gelecek zaman ekidir. Gelecek zaman ekinden sonra da kişi ekleri gelir. Yüklemi isim olan cümlelerde olumsuzluk -dır ekinden sonra gelen değildir sözcüğüyle kurulur. “En çok sevdiğim çiçek güldür.” olumlu cümlesi “gül değildir” biçiminde olumsuz duruma getirilir. Yüklemi “var” ile biten cümleler de yok sözcüğüyle olumsuz hâle getirilir.
“Semtlerde bir tek garaj yok.”
3. Anlamlarına Göre Cümleler
Olayın anlatımında haber cümleleri kullanılmıştır. Cümlede anlam en çok yüklemde beliritilir. Yüklemin dışındaki ögeler yüklemde belirtilen anlamı tamamlarlar. Cümleler çeşitli nitelikler taşırlar. Cümleler betimleyici (tasvir edici), açıklayıcı, öyküleyici ve tartışma niteliğinde kurulabilir. Bu nitelik anlatılan konunun özelliğine anlatan kişinin üslubuna göre değişir.
Cümleler metinde bulunukları yere göre anlam ve değer kazanır. Yalnız başına cümlenin anlamından söz etmek yanılgıya neden olur. Cümleler yerine göre anlam bakımından nasihat, öneri, öğüt, üzüntü, sitem, eleştiri vb. içeribilir.
4. ANLATIM BOZUKLUKLARI
Anlatım bozuklukları dil bilgisi kurallarına uymamaktan ve anlamdan kaynaklanan bozukluklar olmak üzere ikiye ayrılır.
a. Dil bilgisi kurallarına uymamaktan kaynaklanan bozukluklar
Özne-Yüklem Uygunluğu: Özne ile yüklem arasında teklik-çokluk ve kişi bakımından uygun olmalıdır.
* Bir topluluk adına konuşan kişi özneyi de yüklemi de çoğul olarak kullanır. Bir genç zabit yaklaşıp ona “Hoca inat etme fena yaparız.” dedi. Bu cümlede tekil bir varlık olan zabit, bir kitle adına yüklemi çoğul olarak “yaparız” kullanmıştır.
* Böbürlenmek için özne olan zamir çoğul olarak kullanılır.
Biz adamı perişan ederiz.
Biz kaba gürültüye papuç bırakmayız.
* Özne ile yüklemin kişi bakımından uygun olması gerekir.
Sen bu kitabı okuyacaksın.
O bize geldi. Biz çalışalım.
Siz gidiniz.
* Öznesi ayrı kişilerden oluşan cümlelerde özne ve yüklem uygun olmalıdır.
Ayşe’yle sen tiyatroya gitmeyeceksiniz, sınava hazırlanacaksınız.
O geceyi iyi hatırlıyorum, sen, ben, Turgut sinemaya gidiyorduk. (Sen, ben ve Turgut “biz” olarak kullanılır.)
* Anlatıma saygı ve nezaket katmak için tekil varlıklar çoğul olarak kullanılır. Cumhurbaşkanımız İstanbul’u şereflendirdiler.
Siz buyurun.
– Ahmet Bey evdeler mi?
– Hayır şimdi çıktılar.
* Şu örneklerde özne çoğul olsa da yüklem tekil olarak kullanılır.
Gözlerinden yaşlar boşandı.
Yüzüme gülümseyerek bakındı.
Manzarası çok güzel ama havası temiz.
Hastalığa yakalanma şansı çok yüksektir.
Yazarın son eserini anımsayanlar bir yanılgı içerisindeler.
Gürültüler, bağrışmalar başladı.
Dışarıdan uğultular geliyordu.
Sular mı yandı? Neden tunca benziyor mermer. Ahmet Haşim
Çalışanlar zam istiyor.
b. Anlamdan kaynaklanan bozukluklar ise şöyle sıralanabilir:
* Öge eksikliğinden kaynaklanan anlatım bozukluğu anlatım bozukluğuna neden olur.
* Cümlede özne yüklem, nesne, ya da tümleçlerden birinin eksik olması anlatım bozukluğuna neden olur.
“Buna ancak Bakan karar verir ve uygular.” cümlesinde “Buna… karar verir.” cümlesi uygun olduğu hâlde “Buna…. uygular” arasında bir uyumsuzluk vardır.
“Kardeşinizi tanıyoruz ve güveniyoruz.” cümlesi yanlıştır. Cümlede güveniyoruzdan önce “ona” sözcüğü getirilmelidir.
“Bizi ilgiyle dinliyor ve not alıyordu.” Cümlesinde “Bizi ilgiyle dinliyor ve (konuşmalarımızı) not alıyordu olmalıdır.”
* Yerinde kullanılmayan sözcükler anlatım bozukluğuna neden olur.
– Enflasyon her şeyi pahalatıyor.” cümlesinde pahalatıyor yerine pahalaştırıyor; “Hiçbir işte süreli çalışmaz, hemen ayrılırdı.” cümlesinde süreli yerine sürekli kullanılmalıdır.
ÖZET
Bir veya birden fazla yargı içeren, duygu, düşünce ve istek belirten dil birimine cümle denir. Bir cümlede yüklem, özne, nesne ve tümleçler olmak üzere dört öge bulunur. Bu ögelerden yüklem ve özne cümlenin temel, nesne ve tümleçler de yardımcı ögeleridir. Bunlardan cümlede eylem oluş, durum istek ve bir hareket bildiren dil bilgisi birliğinin görev adına yüklem denir. Yüklemin belirttiği işi, eylemi yapana da özne denir. Nesne ve tümleçler cümlede belirtilen anlamın tamamlanmasını sağlarlar. Cümleler yapıları bakımından yalın (basit), birleşik, sıralı ve bağlı cümle olmak üzere dört türe ayrılır. İçerisinde tek yargı bulunan cümleye yalın cümle denir. Bir cümle birden fazla yargıyı bağ fiillerle, sıfat fiillerle vb. bağlanarak içeriyorsa bu tür cümlelere de birleşik cümle denir. Birden fazla yargı belirten cümleler virgül ve noktalı virgüllerle temel bir cümleye bağlanıyorsa bu cümleye de sıralı cümle denir. Yargı bildiren cümleler bağlaçlarla birbirine bağlanıyorsa bu tür cümlelere de bağlı cümle denir. Cümlede sözcükler belli bir düzen içerisinde sıralanırsa anlam kazanır. Aynı cümle farklı biçimlerde söylenebilir. Ancak bu söyleyişte anlam kaybı olabilir.
Türkçede cümleler haber ve dilek kiplerine ayrılarak incelenir. Haber kipleri bilinen (görülen), duyulan, tanık olunan (şimdi) gelecek ve geniş zamanı kapsar. Dilek kipleri ise dilek-istek, emir, gereklilik vb. ifade ederler. Cümleler bildirdikleri anlamlara göre haber cümlesi, dilek-istek,soru ve olumlu olumsuz cümleler olarak gruplandırılır. Soru cümlesi soru ifadeli bir cevap beklenen cümledir. Cümleler olumsuz hâle yüklemi fiille bitiriyorsa-mamak/-memek ekleri getirilerek kurulur.
Bir cümlede ögelerin eksik olması, özne-yüklem arasındaki uyumsuzluk, sözcüklerin yanlış kullanılması, noktalama işaretlerinin ve yazım kurallarına dikkat edilmemesi anlatım bildirdikleri bozukluğuna neden olur.
Bu içerik internet kaynaklarından yararlanılarak sitemize eklenmiştir
Ekleyen: Mert

CEVAP VER
Lütfen yazınızı giriniz.
Lütfen adınızı buraya giriniz.