Dünyanın yükselen yeni yıldızı Orta Asya Devletleri,Amerika’nın Orta Asya Planları,Orta Asya İlişkilerinde Gelinen Durum

Dünyanın yükselen yeni yıldızı Orta Asya Devletleri
Uzun süren soğuk savaş sonunda, Sovyetlerin 1991 yılında dağılmasıyla, bağımsızlıklarını birer birer kazanarak büyük bir hızla gelişen, dünya dengelerinde yerini almaya başlayan Orta Asya Türk devletleri, petrol, doğalgaz gibi enerji kaynakları ile egemen devletlerin gözlerini üzerine çeken, yeni çıkar hesaplarının, planların odağı haline gelen bir merkez konumuna gelmiştir…
Günümüzde dünya dengelerini belirler hale gelen, devletler arası çekişmelerin, savaşların ana nedeni olan doğal kaynaklar ve dolayısıyla enerjiye olan ihtiyaç ve bu ihtiyacın geleceğe yönelik planları göz önünde bulundurulduğunda Orta Asya’ya duyulan büyük ilginin nedeni de anlaşılmış olur.
Doğal Kaynakların Dağılımı
Genel olarak incelediğimizde; “Amerikan Enerji Enformasyon İdaresi’nin Aralık 2001 tarihli raporuna göre, Hazar Bölgesi’nin doğal gaz ve petrol rezerv miktarları 16 ila 32,5 milyar varildir. Doğal gaz rezervlerine bakacak olursak, Kazakistan, Türkmenistan ve Özbekistan doğal gaz zengini en önemli 20 ülke arasında yer almaktadır. Dünyanın en büyük üçüncü doğal gaz rezervine sahip olan Türkmenistan, 9723 milyon m3, Özbekistan 56001 milyon m3 doğal gaz üretimiyle doğal gaz zengini ülkelerdir.”[1]
Bunun yanında yine günümüz enerji ihtiyacının en önemli karşılayıcısı durumunda olan, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin özel önem verdikleri nükleer enerjinin ham maddesi olarak kullanılan uranyum üretimini ve rezervlerini incelediğimizde; “2005 yılında 4.300 ton uranyum üreten Kazakistan’ın tam olarak kanıtlanmış uranyum kaynakları 800 bin tonu bulurken, toplam uranyum kaynaklarının 1,6 milyon ton civarında olduğu tahmin edilmekte bu ise dünya uranyum rezervlerinin % 20’sini oluşturmaktadır. Özbekistan’a gelince dünya uranyum kaynakları açısından yedinci sırada bulunan Özbekistan da son birkaç yıl üretimini önemli ölçüde artırıp dünyanın beşinci uranyum üreticisi haline geldi. Değişik değerlendirmelerde Özbekistan’ın kanıtlanmış uranyum rezervleri 55–80 bin ton olarak gösteriliyor. Toplam olarak ise Özbekistan’ın 230 bin ton civarında uranyuma sahip olduğu tahmin ediliyor.”[2]
Ayrıca Kazakistan’daki zengin krom, çinko rezervleri, Özbekistan’ın yıllık 100 ton kapasiteli zengin altın madenleri, Kırgızistan’da Tanrı Dağları bölümünde bulunan 10 milyon tonluk demir rezervleri, 31 milyon ton ile Orta Asya’nın en büyük kömür rezervleri yine bu bölgelerde yer alan doğal kaynaklardır.
Tüm gözlerin çevrili olduğu bölge
Dünya ekonomisinin itici gücü haline gelen enerjiye olan ihtiyaç, devletlerin planlarının ana temellerine enerji kaynakları üzerine hakimiyeti koymuştur. Yukarıdaki verilerin de bize gösterdiği gibi Orta Asya geleceğin dünyasında çok önemli bir konuma sahiptir. Bu özelliğiyle Orta Asya güçlü devletlerin tüm gözlerinin çevrildiği bir merkez durumundadır. Bölgede bulunan Çin, Rusya, Japonya, İran, Türkiye gibi devletlerin hesaplarının yanı sıra tabi ki “süper güç” Amerika’nın da bölge üzerinde hesapları vardır.
Amerika’nın Orta Asya Planları
Tekrar başa dönecek olursak Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından dünyada tek güç haline gelen Amerika, emperyal politikalarında yeni bir yayılma alanına kavuşmuştur.
Amerika uyguladığı politikalarla bir bölgede güç haline gelmenin en önemli yolu olan kaosu, siyasi istikrarsızlığı, ortaya attığı “yeni dünya düzeni” doktrinleriyle, Orta Doğu hakimiyetini gerçekleştirmek için nasıl körfez krizlerini yarattıysa, nasıl Ortadoğu’da kendine ait askeri üstler yerleştirdiyse, bugün Orta Asya’da da bu yönde planlar kurgulamaktadır. Fakat Orta Doğu’dan farklı olarak bu sefer karşısında yükselen bir Çin ve tarihi bağlara sahip, Putin ile tekrardan güçlenen bir Rusya ile karşı karşıyadır.
Bu süreçte ABD Orta Asya hakimiyeti için yeni yollar aramaya başlamıştır. Özellikle Hazar ve Orta Asya enerji kaynaklarına ulaşma emelini benimseyen Amerika, bölgede tarihi bağları ve sürekli güçlenen ekonomileriyle Rusya, Çin ve Japonya gibi devletleri geri planda bırakmak istemiştir.
O dönemde Çin yükselme aşamasındayken Rusya iç karışıklıklarla uğraşmakta ve yeniden toparlanmaya çalışmaktadır. ABD için Rusya’nın yeniden güçlenmesine engel olmak kendi amaçlarına ulaşmakta hayati önem taşımaktaydı.
Orta Asya Türk devletleri gelişmenin ve kalkınmanın yolunda ilerlemek ve daha çok bağımsızlık isterken ABD’nin yanında ve ticari faaliyetlerinin içinde yer almayı düşündüler. Böylece yeni dünya dengeleri içinde gelişebileceklerini hem de daha güçlü bir güven ortamına kavuşabileceklerini varsaydılar.
Orta Asya İlişkilerinde Gelinen Durum
Bugün genel olarak Orta Asya politikasına bakıldığında, Sovyetler sonrası, ABD bölgede oluşan boşluktan faydalanarak Asya bölgesine daha fazla nüfuz etmeyi başarmıştır fakat Rusya’nın toparlanması ve giderek güçlenen Çin ile ittifak arayışına girmesi sonucu ABD karşısında yeni bir Asya eksenli güç oluşmasını da beraberinde getirmiştir. Son yıllarda giderek güçlenen Hindistan ise bölgede her zaman dikkate alınması gereken bir güçtür.
ABD birinci körfez savaşından sonra bölgede ve dünyada genel olarak hakimiyetini güçlendirmiştir. 11 Eylül sonrası Afganistan işgali ile Asya’nın ortasına yerleşmiş bulunan ABD, Irak işgali ile birlikte İran’ı iki yönden kuşatmış ve bu ülkeyi tecrit ederek Rusya, Hindistan ve Orta Asya ile olası güç birliğini engellemeyi amaçlamıştır. Güneyden Rusya’yı kuşatma ve Eski Sovyet Cumhuriyetleri üzerindeki nüfuzunu kırmayı amaçlayan ABD kimi zaman bu ülkelerde çeşitli yönetim değişikliklerine girişmiş, kimi zaman ise çeşitli petrol ve doğalgaz anlaşmaları ve boru hatları projeleriyle Rusya’nın gücünü kırmayı hedeflemiştir.
Tiflis-Bakü-Ceyhan boru hattı projesi, Türkmen doğalgazını Hindistan üzerinden Hint Okyanusuna indirme projesi ile hem gelecekte Hindistan ve Pakistan’ın Rusya ve İran’a olan enerji ihtiyacını azaltarak bu ülkeler ile olan bağlarını zayıflatma hem de petrol ve Doğalgaz hatlarının kendisi açısından güvenli yollardan geçmesini sağlamaya çalışmaktadır. Buna karşılık Çin gelecek 20 yılda ABD ekonomisini yakalayacak ve büyük bir enerji ihtiyacı içerisinde olacaktır fakat Çin’in büyümesi ABD ve Avrupa’nın bu ülkedeki yatırımlarına bağlıdır bu nedenle Çin dengeli bir politika izlemeye çalışmakta fakat bir yandan da ittifak arayışlarına girerek gelecekteki enerji ihtiyacını karşılayacak yolları aramaktadır. Bölgedeki diğer büyük güç Japonya ise enerji konusunda tamamen dışa bağımlı olması, askeri gücü olmaması nedeniyle, sahip olduğu ekonomik güç oranında siyasi gücü olmayan bir ülkedir ve genel olarak ABD politikalarına angaje olmayı tercih etmektedir. Şu an itibariyle genel olarak Rusya doğalgazına bağımlı olan Avrupa ise Fransa ve Almanya üzerinden ABD’den daha farklı bir siyasal çizgi oluşturabilecek bir güçtür. Karmaşık ittifak ve güç ilişkilerine bakıldığında farklı aktörlerden oluşabilecek farklı güç odaklarının her an yeni taktik ve stratejiler geliştirerek Avrasya politikasını yeniden şekillendirebileceğini görüyoruz.
1996 yılında Rusya, Çin, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan’dan oluşan Şanghay Beşlisinin kurulması Rusya-Çin eksenli ittifakın ABD’nin bölgedeki gücünü kırmayı ve denge oluşturmayı amaçlayan girişimlerden biridir. Bu ittifak içerisine Hindistan’ın da dahil olması durumunda oluşacak Asya ittifakı ABD’nin yayılmacı stratejileri karşısında gelecekte ortaya çıkabilecek en büyük güç olarak gösteriliyor.
Enerji ihtiyacının giderek arttığı ve önem kazandığı dünyamızda, Dünyadaki enerji kaynaklarının 3’te 2’sinin Orta Asya bölgesinde olduğunu dikkate alırsak gelecekte Avrasya ve özellikle Asya’ya hakim olan gücün Dünya’ya hakim olacağını söyleyebiliriz.
Kaynakça
1. Doç. Dr. Muhammet AKDIŞ, ORTA ASYA TÜRK CUMHURİYETLERİ İLE EKONOMİK SOSYAL KÜLTÜREL İLİŞKİLER-BÖLGEYE YABANCI İLGİSİ VE BEKLENTİLER,
2. Anar Somuncuoğlu,
3.
4. Ahmet HACALOĞLU K.
5.
6.
7. Yelda DEMİRAĞ,
[1]
[2] Anar Somuncuoğlu
Kaynak: www.englishpage.blogcu.com

CEVAP VER
Lütfen yazınızı giriniz.
Lütfen adınızı buraya giriniz.