Kutuplarda yaşam, Kutuplarda nasıl yaşanır, Antartika

Matematiksel bir belirlemeye göre kutup bölgeleri kutup dönencelerinin altında ve üstünde kalan (ve her biri 21,2 milyon km² büyüklüğünde olan) yerler olarak tanımlanıyor. Bir adını da Eski Yunanca’da “ayı” anlamına gelen arktos sözcüğünden alan Kuzey Kutup Bölgesi toplam 27 milyon km²’lik bir alana yayılır. Bunun 9 milyon km’si kara, geri kalanı denizdir.
Sularla çevrili büyük bir kara parçası olan Antarktika’nın tersine, Kuzey Kutbu kısmen karalarla çevrili bir okyanustan oluşur. Akdeniz’in yaklaşık beş katı genişliğindeki Kuzey Buz Denizi, kalınlığı yer yer 30 metreyi bulan ve suyun üzerinde yüzen buzlarla kaplıdır. Akıntılar ve rüzgâr bu buz kütlelerine büyük bir basınç yapar.
Bu basınçla, bazen, yüksekliği 15 metreyi bulan buz kütleleri yerinden fırlayabilir. Başka yerlerde de buz çatlar ve birbirinden ayrılır. Suda yüzen bu buz kütleleri düz ve kaygan değildir, rüzgârların üst üste yığdığı kar tepecikleriyle kaplıdır. Bankizlerin (yüzer buzlar) kenarları yaz boyunca kırılır ve böylece sağlam gövdeli gemiler kendilerine kısa bir yol açabilir.
Kuzey Kutbu’na ilk olarak 1909’da buzlar üzerinde köpekleriyle yolculuk eden ABD’li Robert Edwin Peary’nin ulaştığı sanılmaktadır. Daha sonra SSCB araştırma ekipleri buz üzerinde kamp kurarak kutup bölgesinde çalışmalar yaptı. ABD’nin nükleer denizaltısı Nautilus 1958’de buzların altından Kuzey Buz Denizi’ni aşarken, yolu üzerindeki Kuzey Kutbu’ndan da geçti.1969’da Wally Herbert önderliğindeki bir İngiliz keşif heyeti, Alaska’dan Spitzberg’e (bugün Svalbard) buzlar üzerinden giden ilk ekip oldu. Kuzey Kutbu’na denizden giderek varan ilk gemi SSCB’nin nükleer buzkıranı Arktika’ydı(1977).
Kuzey Buz Denizi’nin bir yakasında Grönland, Kanada ve Alaska, öbür yakasında SSCB ve İskandinavya yer alır. Bu deniz, Bering Boğazı ile Bering Denizi’ne ve Büyük Okyanus’a açılır. Atlas Okyanusu’na ise daha geniş bir açıklıktan geçilir. Grönland ile Kanada anakarası arasında Baffin Adası ile birçok küçük ada bulunur. İzlanda ise, gerçek Kuzey Kutup Bölgesi’nin hemen dışında yer alır.
Kuzey Kutup Bölgesi’nin toprakları çoğunlukla, bozkır ya da tundradır. Bölgede 1000’den fazla değişik bitki bulunur. Burada uzun yaz günlerinde çok hızlı büyüyen yüzerce değişik çiçek yetişir. Kuzey Kutup Bölgesi’ndeki bitkilerin tümü başka soğuk dağlık bölgelerde yetişenler gibi bodur değildir. Bölgenin yaklaşık beşte birini ot yetişmeyen çıplak dağlar kaplar.
Binlerce yıl önce Kuzey Kutup Bölgesi’nde toprak alanlar bugünkünden daha genişti. Bu, o dönemde karaların daha yüksek ya da deniz yüzeyinin daha düşük oluşuna bağlanabilir. İklim de daha ılımandı. Bazı yerlerde yoğun bir bitki örtüsü vardı ve bu bitkilerin bir bölümü tropik bölgelerdekileri andırıyordu. Bu zengin bitki örtüsü toprakaltında kalarak zamanla kömüre dönüştü. Bugün dağlar, özellikle Grönland , bütün yıl boyunca karla örtülüdür. Tundra bölgeleri ise kışın ince bir kar tabakasıyla kaplanır. Çoğu yerlerde toprak yüzeyinin hemen altı sürekli donmuş olarak kalır. Toprağın sualtında kalmadığı, çok soğuk olmayan bölgelerde tahıl ve sebze yetiştirilebildiği gibi hayvan da otlatılabilir.
Kuzey Kutup Bölgesi’nde, kömür, bakır, nikel, kalay, elmas, altın ve petrol gibi değerli madenler vardır. Alaska, Sibirya ve Kanada’nın kuzeyinde zengin petrol yatakları bulunur. Ama boru hatlarını çevreye zarar vermeyecek biçimde döşemek zorunlu olduğu için petrol ve gaz taşımacılığı pahalıdır.
İklim
Güneşin altı ay boyunca hiç doğmadığı Kuzey Kutbu bu süre içerisinde sürekli karanlıktır. Öbür altı ayda ise, güneş hiç batmaz ve yazın, gece yarısı bile kitap okunabilir. Kutup Bölgesi’nde güneşin doğuşu ve batışı çok yavaştır. Alacakaranlık uzun bir süreye yayılır. Sürekli karanlık ve sürekli aydınlık dönemler güneye inildikçe kısalır.
Burada en sıcak ayda bile deniz suyu sıcaklığı +10° C’nin üstüne çıkmaz. Arktik kara ve deniz iklimlerinin egemen olduğu bölgede yağış azdır, yılda 100 mm ile 500 mm arasında değişir. Kuru rüzgarlar ve sis, düşük sıcaklık (Grönland’da şubat ortalaması -40° C), sıcaklığın mevsimlere göre büyük değişkenlik göstermesi (+15° C ile -40° C) bu bölgenin iklim özellikleri arasındadır. 23 Eylül ile 21 Mart arasında Güneş’in hiç doğmadığı kış kutup gecesi, yılın geri kalan bölümünde ise, hiç batmadığı kutup gündüzü yaşanır.
Sıcaklığın çok düşük olmasına karşın, kutup bölgelerinin de en az tropik bölgeler kadar güneş enerjisi aldığı unutulmamalıdır. Kara bitkileri buna, çok hızlı ve karmaşık bir büyüme biçimi benimseyerek uyum sağlamıştır. Denizlerde ise yüksek oksijen ve zengin besin maddesi nedeniyle, bir de 0 derece dolayındaki deniz suyu sıcaklığı fazla değişmediği için plankton ve balık çok boldur.
Yaşamın denizlerdeki bu zenginliğine karşın, az sayıdaki buzsuz kıyı bölgesinde oldukça sınırlı olduğu gözlenir. Bitki örtüsü tundralara özgü yosunlardan, likenlerden, ardıç ağaçlarından ve cüce ak kayınlardan oluşur. Temmuz sıcaklığı 6° C’nin altına düşerse bunlar da yerlerini buz çölüne bırakırlar. Zemin 600 m derinliğe kadar donmuş durumdadır ve yazın ancak yüzeyden 10-200 m arasında bir derinliğe kadar çözülür. Donmuş zeminin altında bulunan çamur katmanı aşağı doğru akar ve her türlü inşaat çalışmasını çok zorlaştırır.
Sanılanın tersine dünyanın en soğuk bölgeleri her zaman Kuzey Kutup Dairesi içinde bulunmaz. Sibirya’da, kutup dairesinin güneyindeki bir yerde sıcaklık bazen -67° C’ ye kadar düşer. Kuzey Kutbu’nda ortalama sıcaklık -23° dolayındadır. Oysa ABD’nin bazı yerleşim yerlerinde kış daha soğuk geçer.
Kuzey Kutup Bölgesi’nde yazlar da oldukça sıcak geçebilir. Sıcaklığın gölgede 38° C’ ye ulaştığı görülmüştür. Denizden esen soğuk rüzgârlardan korunan kuytu yerlerde sıcaklık sık sık 27° C’ ye kadar çıkar, ama yaz mevsimi oldukça kısa sürer.
Kuzey Kutbu’nda Yaşam
Alaska, Kanada ve Grönland’daki Eskimolar bölgenin batı kesimlerinde yaşar. Geleneksel olarak yaşamlarını avcılık ve balıkçılıkla sürdüren Eskimolar, suda kayak adı verilen kanolar, kar ya da buz üzerinde ise köpeklere çektirilen kızaklar kullanırlardı. Evlerinin katı kar bloklarından yapar ya da deriden, korunaklı çadırlarda yaşarlardı. Bugün çoğu ahşap evlerde oturmaktadır. Kardan yapılma kulübeler, Kanada Eskimoları tarafından yalnızca geçici barınaklar olarak kullanılır. Geleneksel Eskimo yaşamı günümüzde büyük ölçüde yok olmuştur.
Avrupalılar, Kuzey Kutup Bölgesi’nin bazı yörelerine kalıcı yerleşim bölgeleri kurdular. Grönland’daki Dan toplulukları ve Kanada yönetimindeki ticaret merkezleri bunlara örnek gösterilebilir. SSCB’de de nüfusları 150 bine ulaşan madencilik kasabaları vardır. Kuzey Avrupa ve Asya’da Laponlar ile bazı Sibiryalı kabileler yaşar. Bu insanların bir bölümü yerleşik bir yaşam sürer.
Hayvan Yaşamı
Tarihöncesi dönemlerde Kuzey Kutup Bölgesi’nde ilginç hayvanlar yaşıyordu. Bunlardan biri de uzun, kıvrık dişleriyle, tüylü ve kocaman bir file benzeyen mamuttu. Sibirya’da hiç bozulmadan kalmış mamutlar bulunurdu. Bu hayvanların ölür ölmez dondukları, toprak kayması sonucu üzerlerinin örtüldüğü ve bu soğuk ortamda çürümeden kaldıkları sanılmaktadır.
Günümüzde tundralarda rengeyiği sürüleri otlar. Bazı bölgelerde hâlâ samur ve tilkiler kalın kürkleri için avlanmaktadır. Bölgenin öbür hayvanları arasında kurtlar, tavşanlar ve kakımlar bulunur. Bazı bölgelerde kış uykusuna yatan Amerika boz ayıları yaşar. Buzullar üzerinde yaşayan kutup ayıları ise ara sıra karaya çıkar. Kutup ayıları içinde yalnızca dişi ayılar, o da ilkbaharda yavrulayacaklarsa kış uykusuna yatar. Kutup ayılarının başlıca besini ayıbalıklarıdır.
Ayıbalıkları ve morslar suda yaşar, yavrulamak, tüy dökmek ve güneşlenmek için sürünerek buzların üstüne çıkarlar. Yaz aylarında birkaç tür balina da yiyecek bulmak için kutup bölgesine gelir. Ticaret amacıyla avlanma yüzünden balinaların sayısı çok azalmıştır.
Kuzey Kutup Bölgesi balıkçılar için bir cennettir. Irmaklar, göller som balığı ve alabalık ile doludur, denizler de morina ve halibut yönünden oldukça zengindir. Dünyada avlanan balıkların önemli bir bölümü Kuzey Kutbu’nun sularından elde edilir.
Kuzey Kutbu’nda en kuzeydeki soğuk bölgelerde bile çeşitli böcekler yaşar. Yaz aylarında arılar, sinekler, sivrisinekler ve kelebekler görülür. Kuşlar arasında kuzgun ve kar baykuşu karanlık kış boyunca bölgede kalırken, pek çok başka kuş güneye göç eder. Bunlar arasında eskiden bu bölgedeki insanların et, süt ve tüylerinden yararlandıkları ördekler, yabankazları, kuğular, martılar ve kartavuklar sayılabilir. Ayrıca, bölgede dalıcı martılar, okyanus martısı ve binlerce deniz papağanı yaşar.
ANTARKTİKA
Dünyanın beşinci büyük kıtasıdır. 14200000 km²’ lik bir alanı kaplayan bu kıta, dünyanın en soğuk ve en erişilmez yeri olan Güney Kutup Bölgesi’ndedir. Adı, Arktika’nın karşısındaki anlamına gelen Antarktika’yı ortalama 2.000 m kalınlığında büyük bir buz katmanı zırh gibi örter. Yüzeyi buzlarla kaplı olan Antarktika’nın merkezinde Güney Kutup Noktası vardır. Bir zamanlar “ulaşılamaz” diye adlandırılan kutup noktasında buzun kalınlığı 4.335 m’ yi bulur. Bu buz kütlesi 24 milyon km³’ lük hacmi ile yeryüzündeki bütün buzların yüzde 92’sini oluşturmaktadır. Kıyılarından kopan 350-600 m kalınlığındaki buz parçaları günde 1-3 m hızla ilerler ve birbiri üstüne yığılır. Bu tür yüzen yığınlardan biri olan Ross Buzlası 540.000 km’ yi bulan alanıyla neredeyse Fransa büyüklüğündedir. Gelgit olayının buzladan kopardığı büyük parçalar yüzerek çevreye dağılır. Bu tür buzdağları arasında 20.000 km² büyüklüğüne ulaşanlar olur.
Çevresinde büyük bölümü yüzen buz parçalarıyla kaplı olan Güney Okyanusu bulunur. Atlas Okyanusu, Hint Okyanusu ve Büyük Okyanus’un en güney bölgeleri Antarktika’nın çevresinde birleşerek Güney Okyanusu asını alır. Yalnızca araştırma yapmak için gelen bilim adamlarının yaşadığı Güney Kutbu, Kuzey Kutbu’ndan çok daha soğuktur.
Güney Kutbu’nda yeryüzünün en soğuk ve en fırtınalı iklimi egemendir. Ortalama sıcaklık yaz aylarında -20°C’ dir ve bu, güneyden fırtınalar estiğinde -70°C’ ye kadar düşebilir. Coğrafi Güney Kutbu noktasında bulunan ABD gözlem istasyonunda yapılmış ölçümlerde sıcaklığın yıllık ortalamasının -50°C olduğu, en sıcak ayda ancak -29°C’ ye yükseldiği belirlenmiştir. Yani yeryüzünün bu en büyük buzdolabının sıcaklığı Kuzey Kutbu’ndan ortalama 22 derece daha düşüktür. Bu durum doğal olarak yaşam koşullarını etkilemektedir. Kuzey Kutbu’nda 400’e yakın çiçek açan bitki türü sayılabilirken, Güney Kutbu’nda bir tane bile olmaması bunun bir belirtisidir. Buna karşılık kıtanın kıyılarında ve açık denizlerde çok sayıda hayvan yaşar. Penguenler, martılar, foklar ve balinalar soğuk, ama besin maddesi açısından zengin Güney Kutbu denizlerindeki planktonları ve balıkları yiyerek yaşamlarını sürdürürler.
İnsanlar yüzyıllardır dünyanın güneyindeki bu bölgenin nasıl bir yer olduğunu merak ettiler. Bölgeye düzenlenen birçok keşif gezisinin sonunda Antarktika haritası aşama aşama çıkarıldı. Bugün kıtanın yüzeyi oldukça ayrıntılı olarak bilinmektedir. Ama buzun altındaki bu karanın durumu, buzun oluşum süreci, bu olağanüstü soğuk iklimde bitki ve hayvanların yaşamlarını nasıl sürdürebildikleri, buradaki iklimin dünyanın öteki bölgeleri üzerindeki etkileri gibi konularda öğrenilmesi gereken daha pek çok şey var.
Dağlar, Rüzgârlar ve Buz
Güney Kutup Noktası deniz yüzeyinden yaklaşık 3000 metre yüksekliğindeki bir platonun merkezine yakındır. Çevresinde tepeleri 5000 metreyi bulan sıradağlar uzanır. Bu dağların arasında Erebus ve Terror gibi etkin yanardağlar da vardır. Antarktika, yüzey kalınlığı yer yer 4500 metreye ulaşan, ortalama kalınlığı ise 2000 metreyi bulan bir buz tabakasıyla kaplıdır. Bu buzlar çok yavaş olarak merkezden çevreye doğru hareket eder.
Kıyının alçak ve düzgün olduğu yerlerde buzlar katmanlar halinde denize taşar; yüksek ve dağlık yerlerde ise buzullar vadilerin arasından denize akar. Böylece bütün kıtanın çevresinde, denizden 15 ile 60 metre yükseklikte sarp kayalar biçiminde yükselen buzdan büyük bir duvar oluşmuştur.
Antarktika’da bazı böcekler dışında kara hayvanı yoktur ve çok az bitkiye rastlanır. Ama kıtayı çevreleyen denizler hayvan türleri açısından son derece zengindir. Birçok balık türü, büyük balinalar ve fokların yanı sıra penguenler, martılar ve boran kuşları gibi çeşitli kuşlar vardır.
Hızı saatte 160 kilometreye erişen sert rüzgârlar bazen günlerce durmaksızın eser. Sıcaklık yazın bile (ocak ayında) genellikle donma noktasının altındadır. Martta denizler de donmaya başlayınca kışın geldiği anlaşılır. Sonra bütün kıta sıkışarak ufalanmış buz parçacıklarıyla örtülür. Rüzgârların ve okyanus akıntılarının buzlar üzerindeki baskısı sonucunda yüksekliği 5 metreyi bulan buzdan dağ sıraları oluşur ya da denizde, buzlar arasındaki geniş su kanalları birkaç dakikada kapanabilir. Büyük buzdağları akıntıların etkisiyle buz kütlelerinden kopar.
Denizdeki büyük buz kütleleri yaz aylarında erimeye başlayarak parçalanır ve karadan kopan büyük buzdağlarıyla birlikte kuzeye doğru hareket eder.
Güney Kutbu Araştırmaları
Antarktika’ya yalnızca deniz yoluyla ulaşılabilen zamanlarda araştırmacılar bölgeye denizin buzlarla kaplı olmadığı yaz mevsiminde gelir ve kışı geçirmek için bir kamp kurarlardı. İç bölgelerdeki incelemelerinin bahar ve yaz aylarında sürdürürler, böylece bir yıl sonra başka bir gemi gelip onları alıncaya kadar bilimsel çalışmalarını bitirirlerdi. Gelen araştırmacıların çoğu kamplarını Ross Denizi çevresinde kurardı. Yeni Zelanda’nın güneyine düşen ve kıtanın içlerine kadar giren bu büyük körfez, araştırmacıları Güney Kutbu’na en yakın yere ulaştırırdı. Bu denizi 1841’de İngiliz James Clark Ross keşfetti ve bölgedeki Erebus ve Terror yanardağlarına Ross’un iki keşif gemisinin adı verildi. Araştırmaların başladığı çağımıza kadar, fok avcıları dışında bölgeye pek kimse uğramadı. Norveçli Roald Amundsen 14 Aralık 1911’de Güney Kutbu’na ayak basan ilk kişi oldu. Onu 35 gün arayla, bir İngiliz araştırma grubuna başkanlık eden Kaptan Robert Scott izledi. Scott ve yanındakiler dönüş yolculuğunda öldüler.
1929’da ABD’li deniz subayı Richard Evelyn Byrd, Ross Denizi’ndeki Balinalar Körfezi’nde Küçük Amerika adını verdiği kampını kurdu. Oradan üç kişilik ekibiyle Güney Kutbu’na giden ilk insan oldu.
Kıtanın öbür yanında kalan Weddell Denizi, yoğun buz kütleleriyle gemilere geçit vermediği için, daha az sayıda araştırmacı tarafından incelenebildi. Kıtanın bu bölgesinin bir bölümünü 1928’de Sir Hubert Wilkins araştırdı. Wilkins ayrıca Antarktika üzerinde uçan ilk araştırmacıydı. Yedi yıl sonra ABD’li Lincoln Ellsworth kıtayı bir uçtan öteki uca uçakla geçmeyi başararak Weddell Denizi’nden Balinalar Körfezi’ne ulaştı.
Kıtayla ilgili araştırmalarda en büyük ilerleme 1957-58 Uluslararası Jeofizik Yılı’nda gerçekleşti. Bu araştırmaya 12 ülke 50’den çok bilimsel araştırma istasyonuyla katıldı. ABD istasyonlarından birini tam Güney Kutbu’nda kurdu. Aynı dönemde İngiliz araştırmacı Sir Vivian Fuchs da, ilk kez Weddell Denizi’nden Ross Denizi’ne kadar bütün kıtayı aşarak Antarktika’nın her yanını araştırdı. Uluslar arası Jeofizik Yılı’ndan sonra da, aralarında SSCB’nin de bulunduğu birçok ülke Güney Kutbu’nda bilimsel çalışmalar yapmayı sürdürdü.
Buradaki hava koşullarının incelenmesi, yapılan araştırmalar, harita çizimleri ve jeolojik bulgular Antarktika’nın bir zamanlar Gondwanaland’ın bir parçası olduğu görüşünü desteklemektedir. Gondwanaland, bugün bildiğimiz güney yarıküredeki kıtalara birleşik olduğu düşünülen, ilkçağlardaki dev kıtanın adıdır.
Birçok ülke Antarktika’nın çeşitli bölgeleri üzerinde hak iddia etmektedir. Buzun altında kömür, bakır, kurşun ve başka maden yatakları vardır. Ne var ki, bunların çıkarılması ve başka bölgelere ulaştırılması çok güç olduğu için Antarktika daha uzun bir süre ekonomik bakımdan fazla değer taşımayacaktır. 1959’un sonunda 12 ülke Antarktika Antlaşması’nı imzaladı. Buna göre, kıta topraklarından yalnızca barışçıl amaçlarla yararlanılabilecek, burada askeri üs kurulamayacak ve silah denemeleri yapılamayacaktır. Ayrıca Antarktika’daki araştırmalardan elde edilen bilimsel sonuçların değiş tokuşu konusunda da anlaşmaya varılmıştır.
Göçebe Avcılar ve Toplayıcılar
Kuzey Kutup Bölgesi Yerlileri, Amerika’da Eskimolar ve Aleutlar, Avrupa ve Asya’da Laponlar ve Doğu Yaklar’ dır. Bunlar avcı ve toplayıcı olarak Taş Çağı’ndakine benzeyen göçebe bir yasam sürerler. Buradaki yaşama koşullarına en iyi uyum sağlamış olan Eskimolar, aynı zamanda en kuzeye kadar yayılmış olan halktır. Uygar ülkelerin kutup bölgelerine el atmaları, özellikle Spitzbergen’ deki uranyum, titanyum ve kömür, Alaska’daki petrol ve doğal gaz kaynaklarını işletmek istemeleri, doğaya bağlı olarak yaşayan Eskimolar’ ın yaşam olanaklarını sınırlamıştır. ABD ve Rusya da Kuzey Kutbu’nu işgal etmiş, yoğun bir sivil ve askeri üsler ağı ile kaplamışlardır. Amerikan atom denizaltısı “Nautilus” ilk kez 1958’de Kuzey Kutbu’nu örten 2-15 m kalınlığındaki buz katmanının altından geçerek bir uçtan ötekine 3.000 km yol almıştır. Kutupların paylaşılmasında her ülkeye, kendi sınırlarının en dış iki noktasından Kuzey Kutup noktasına çizilen iki doğru arasında kalan parçasının verilmesi ilkesi uygulanır.
ESKİMOLAR
Kanada, Sibirya, Grönland, Alaska gibi Kuzey Kutup Bölgesi’ne yakın kesimlerde yaşayan insanlara verilen addır. Bazı Amerika Yerlileri Eskimo sözcüğünü “yabancı” anlamında da kullanır. Bugün yeryüzünde Grönland’da 40 bin, Kuzey Kanada’da 23500, Alaska’da 35 bin ve SSCB’de 1500 olmak üzere 100 bin dolayında Eskimo yaşamaktadır.
Geleneksel Eskimo Toplumu
Eskimoların ataları, bundan 10-15 bin yıl kadar önce Sibirya ile Alaska’nın birleşik olduğu dönemde, Asya’dan Kuzey Amerika’ya göç etmişlerdi. Eskimolar binlerce yıl boyunca, hiçbir bitkinin yetişmediği soğuk bölgelerde balıkçılık, avcılık ve toplayıcılıkla geçindiler. Rengeyiği, fok, balina ve balık avlamak için oradan oraya dolaşmak zorundaydılar. Avlarını zıpkın, mızrak ve okla yakalarlardı. Eskimoların kendilerine özgü ilginç avlama yöntemleri vardı. Örneğin, buz altında yüzen fokların soluk almak için bir hava deliğine gereksinmesi olduğunu bilirlerdi. Fokun soluğuyla ısıtarak buz tabakasında açtığı deliği bulan avcı deliğin kenarında bekler ve hava almak için deliğin altına gelen foku mızrağını saplayarak öldürürdü. Yazları ağ ve zıpkınlarla avlanan Eskimolar, kışın deniz donduğunda buzda delikler açıp oltalarını suya sarkıtırlardı.
Eskimolar avladıkları hayvanın etini kurutarak ya da dondurarak saklar ve çoğunlukla çiğ olarak yerlerdi. Derisinden giysi ve çadır; kas kirişlerinden dikiş ipliği; kemiklerinden iğne ve zıpkın kancası yapar; yağını da aydınlanma ve ısınmada kullanırlardı. Giysileri fok derisinden olur, hava durumuna göre kürkün ya içini ya dışını kullanırlardı. Oyarak biçimlendirdikleri küçük heykelcikler ve takılar yaparlardı.
Katı kar bloklarından kubbe biçiminde olan Eskimo evlerinin duvarları derilerle kaplanır; evlere, rüzgârı kesmek için yapılan, dönemeçli bir koridordan girilirdi. Irmak ağızlarında ya da sıcak su akıntılarından etkilenen yerlerde ise deri çadırlarda ya da ahşap kulübelerde yaşarlardı.
Kuzey Kutbu’nda ağaç, yakılamayacak kadar değerli olduğundan Eskimolar balina ve fok gibi hayvanların yağını yakacak olarak kullanırlardı. Uzun kış gecelerinde eskiden yağ kandilleri, sonraları gezginlerin getirdiği gaz lambalarını kullandılar.
Eskimolar karada, köpeklerin çektiği kızaklarla yolculuk ederler; denizde ise hayvan derisinden yapılmış, kanoya benzeyen kayıklar kullanırlardı. Batı Grönland’da ve öteki yerleşim bölgelerinde, balina avlamada ve taşıyıcılıkta daha geniş kayıklardan yararlanırlardı. Eskimolar yaşamlarını sürdürmek için, bulundukları bölgenin sert iklimine uyum sağlamakta çok başarılı olmuşlardır.
Günümüz Eskimo Toplumu
Son yüzyılda Eskimoların yaşamında oldukça önemli değişiklikler oldu. Eskimoların yerleşim bölgelerine gelen Avrupalı tüccarlar ve misyonerler gelenek ve göreneklerini de birlikte getirdiler. Eskimolar avladıkları hayvanların postlarını Avrupalıların getirdiği yeni ürünlerle takasa etmeye, tüfek ve tahta kayıklar kullanmaya başladılar. Eskimolar arasında Hıristiyanlık dinini yaymaya çalışan misyonerler, Eskimo dilini yazıya dökerek özel bir alfabe geliştirdiler. Bu alfabe bugün Kanada’daki Eskimo gazetelerinde kullanılmaktadır. Kanada’nın kuzeyinde yaşayan Eskimoları Kanada yönetimi yerleşik bir yaşama özendirmeye çalışmıştır.
Avrupalıların etkisiyle gelenek ve göreneklerinin çoğunu yitiren Eskimoların bir bölümü bugün çağdaş mobilya ve gereçlerle donattıkları prefabrik evlerde yaşıyor, köpeklerin çektiği kızaklar yerine kar otosu, motorlu kızak ve motorlu kayaklar kullanıyorlar. Yalnızca yemek için avlanıyor, hayvan postları yerine hazır giysiler giyiyorlar. Bütün bunları satın almak için paraya gereksinim duyan Eskimolar, eskisi gibi avcılık, balıkçılık yapacak yerde artık petrol rafinerilerinde ve madenlerde işçi olarak çalışıyorlar.
Bu içerik internet kaynaklarından yararlanılarak sitemize eklenmiştir

CEVAP VER
Lütfen yazınızı giriniz.
Lütfen adınızı buraya giriniz.