TÜRK HARİTACILIK TARİHİ, ESKİ TÜRKLERDE VE OSMANLILARDA HARİTACILIK, Piri Reis’in Amerika Haritası, ÖLÇME ALETLERİNE TARİHSEL BAKIŞ, RUBU TAHTASI ASTROLAB

TÜRK HARİTACILIK TARİHİ
1. GİRİŞ
1.1. Haritanın Tanımı
Antik çağda ARİSTO, metafizik kitabında geometriyi, yer ölçümü için, jeodeziyi ise yerin bölünmesi anlamında kullanmıştır. Ünlü Alman bilim adamı F. R. HELMERT(1843-1917),1880’de “Jeodezi, yeryüzünün ölçümü ve projeksiyon bilimidir” demiştir. Aynı yıllarda yaşayan Alman astronomu ve matematikçisi H. BRUNS (1838-1919) bu tanıma yerin gravite alanının da ölçülmesini ekleyerek fiziksel jeodezinin de jeodezinin ayrılmaz bir bütünü olduğunu vurgulamıştır.
Bu tanıma uygun olarak yine bir başka Alman bilim adamı S. HEİTZ (Doğumu: 1929); “Jeodezi, yeryuvarına ilişkin gözlemlerin elde edilmesi ve bunların fiziksel modele dönüştürülmesidir” şeklinde tanımlamıştır. FIG (Federation İnternationale des Geometres = Uluslar arası haritacılar Birliği) tüzüğünde haritacıların mesleki etkinlikleri olarak “Haritacı, yapılı yada yapısız olan hem yer üstünde hem de yer altında bulunan taşınmazlara ilişkin tüzel ve özel iyeliği dökümleyen, sınırlarını belirleyen, ölçen ve değerlendiren, bu çalışmalarında toprak iyeliğinin yasal kayıtlanması önlemleriyle onunla bağlantılı hakları gözeten bir meslek ilgilisidir. O, bunlardan başka kırsal ve kentsel toprakların kullanılmasını araştırır, planlar ve yönetir. Haritacı sözü edilen konuları ilgilendiren teknik, tüzel, ekonomik, tarımsal ve sosyal bilgileri edinir” diye tanımlamıştır. I
AG (İnternational Association of Geodesy = Uluslar arası Jeodezi Birliği) ise 1975 Grenoble ve 1979 Canberra toplantılarında jeodezi için;
“Jeodezi, üç boyutlu ve zaman değişkenli uzayda çekim alanı da kapsamda olmak koşulu ile, yerin ve diğer gök cisimlerinin temsil edilmesi ve ölçülmesi ile ilgilenen bir bilimdir” demiştir.
Ölçülen yeryüzünün büyüklüğüne göre yapılan işe arazi ölçümü, ülke ölçümü, yer ölçümü denir. Büyük ölçekte yapılan işlemler “jeodezi” veya “Yüksek Jeodezi” konularına girmektedir. Küçük çapta yapılan ölçüler ise “Ölçme Mühendisliği” veya “Haritacılık” olarak isimlendirilir. Haritacılıkla ilgili kavramlar diğer dillerde şöyledir:
Türkçe Almanca İngilizce Fransızca
Jeodezi Geodäsie Geodesy Géodésie
Haritacılık Vermessung Surveying Mensuration
veya(Topographie)
Haritacı, ölçmeci Landmesser, Geodät, Trigonometer Surveyor, Geodesist, Land surveyor Géodésien, (İngenieur) Geometer
Harita Landkarte Map Carte
 
Bu mesleğin lisans ve lisansüstü eğitimini veren okullar, Türkiye’de Jeodezi ve Fotogrametri Mühendisliği adı altında olup Almanya’da Géodésiee veya Vermessungswesen, İngiltere’de Surveying veya Geodesy, Fransa’da ise Ecole Polytechnique’de okutulan Mensuration veya Topographie’dir. Halk arasında Haritacı veya Ölçme Mühendisi olarak da bilinen jeodezici bu görevini yaparken çeşitli bilim dalları ile karşılıklı ilişki içindedir. İlişkili olduğu bu bilim dallarına kısaca göz atacak olursak:
Haritacı, matematik bilgilerini çok fazla kullanmaktadır. Çünkü bilim dalı olarak zaten uygulamalı matematik alanına görmektedir. Çeşitli hesaplama teknikleri için zaman içerisinde gelişen hesaplama araçlarından logaritma cetvelleri, sürgülü hesap cetvelleri, kollu ve elektrikli hesap makineleri ve bilgisayarlar haritacının sürekli olarak kullandığı aletlerdir. Bunun dışında yine matematiğin birer alt dalı olan geometri ve trigonometri haritacının en çok çalıştığı alanlar olup bazı ülkelerde haritacı için “Ingenieur Geometer” (Geometri mühendisi) veya “Trigonometer” (Trigonometrici) kavramlarının kullanılışı bu konulara ne kadar yakın olduğunun bir kanıtıdır. Ayrıca olasılık hesabı, istatistiksel kuramlar ve En Küçük Kareler Yöntemi matematikçilerden çok haritacıların geliştirdiği konular olup bunlar yoğun biçimde jeodezi öğretiminde yer almaktadır.
Astronomi konusunda haritacı, haritasını yaparken kurduğu isketelin (ülke nirengi ağının) bazı noktalarının enlem, boylam, azimut gibi büyüklüklerini ölçmek ve bunları büyük ağ dengelemesinde dikkate almak, bu değerlerden çekül sapması miktarını hesaplayarak bunu çok hassas olması gereken elipsoid üzerindeki hesaplamalarda kullanmak zorundadır. Daha önceleri yapılan tüm yerel ağlarda Kutup yıldızı gözlemlerinden yararlanarak nirengi ağının bir kenarının coğrafik kuzeyden olan ve azimut diye adlandırılan açısını ölçmek ve hesaplama sonunda bulduğu değerle haritasını yönlendirebilmesi gerekmekteydi. Bunun için gerek Kutup yıldızı ve gerekse diğer gök cisimlerinin koordinatlarının verildiği yıldız kataloglarına gereksinim vardır. Diğer taraftan yer elipsoidinin büyüklüğünü saptamak amacı ile jeodezik çalışmalara ek olarak astronomik çalışmaların da yapılması gerekir.
Bu neridyen uzunluğu nirengi ile ölçülürken bu uzunlukların uçlarında enlem ölçerek ve bu işlemi en az iki yerde yaparak elipsoid boyutları saptanmıştır. Yeryuvarının biçimine en uygun geometrik şekil olarak bir dönel elipsoid düşünülmüş olup halen kullandığımız Uluslar arası Hayford elipsoidinde jeodezik ölçülere ek olarak 381 enlem, 131 boylam ve 253’ü azimut olan toplam 765 astronomik gözlem dikkate alınmış ve 32 Laplace noktası başlangıç azimutunun düzeltmesinde kullanılmıştır. Son zamanlarda yapılan ölçülerde Doppler ölçüleri ve bu amaç için atılan uydulardan yararlanarak GPS (Global Positionig System) ile konum saptanmaktadır.
Coğrafya bilim dalı da yüzyıllarca haritacılık ve keşiflerle bir arada ele alındı. Yunanca Geo = yer, Graphhein = yazmak, çizmek anlamına gelmektedir. Bugün haritacılık hala coğrafya için büyük önem taşımasına karşın ayrı bir disiplin oluşturmuştur. Keşifler ise artık sona ermiş, yeryüzünde bulunacak yer kalmamıştır. Haritacı bu yüzden eskiden beri coğrafyacının tanımlamasından ve tarifinden de yararlanmış, yapılan keşif ve gezileri değerlendirmiştir. Bu nedenle haritacılık coğrafya ile yakın bir bilim dalı olarak kabul edilmiştir.
Fizik alanı da haritacılığın çok gereksinim duyduğu bir alandır. Ölçülerimiz fiziksel ortamda yapılmakta, hava sıcaklığı ve atmosfer koşulları etkisi dikkate alınmaktadır. Ölçü şeridinin sıcaklıktan etkilenmesinin dikkate alınmadığı durumlarda hatalar belirlenmiş sınırları geçebilmektedir. Ölçü şeridindeki bu uzamaya karşın bulunan invar tellerle eskiden baz uzunluğunun hassas bir şekilde ölçülebilmesi, fizikçilere borçlu olan bir olaydır. Bunun gibi hava basıncından yararlanarak yükseklik saptanmasında kullanılan barometre ve aneroid birer fizik aletidir.
Haritacının kullandığı nivo, takeometre veya teodolit gibi optik aletler hassas mekaniğin, bunların dürbünleri ve içlerindeki mercek, prizma ayna vb. parçalardaki ışığın izlediği yol tamamen fiziğin optik alanına girmektedir. Son yıllarda elektro optik ve elektro manyetik dalgalarla yapılan uzaklık ölçerler tamamen fizik alanının buluşlarıdır. Benzer şekilde sesten yararlanarak yapılan uzaklık veya deniz derinlikleri ölçülmesi, kesitlerin çıkarılması da fizik konularıdır. Işık yolunun sapıncı (refraksiyon) da bir fiziksel olaydır. Ayrıca serbest düşme ve sarkaçlarla yapılan mutlak ve bağıl gravimetrik ölçüler ve bunları ölçen sarkaç ve gravimetre aletleri fizik alanının vazgeçilmez konularıdır. Pusulanın gösterdiği manyetik kutup konusu tamamen yer fiziğini ilgilendirmektedir. Bu yön ise haritalarda belirtildiği gibi arazide harita yönlendirmede yardımcı olur. Pusulanın takıldığı birçok haritacı aleti mevcuttur. Bunun gibi daha birçok fizik alanını ilgilendiren ve jeodezide kullanılan konular sıralanabilir.
Geometrik ölçülerin yanında yerin fiziksel alanının da saptanması amacı ile jeofizik dalında gravimetre ile yapılan yerçekimi ivmesi jeodezide vazgeçilemeyen bir olaydır. Haritalarda üçüncü boyut olarak yüksekliklerin de bilinmesi gerekir. Bu amaç için seçilen sıfır yüzeyi karaların altından geçmektedir. Karaların altındaki kitle dağılımı ise yükseklik kavramını etkilemektedir. Bundan başka bazı noktalarda hesaplanan çekül sapması için belli uzaklardaki kitle etkisini hesaplamak amacı ile çeşitli noktaların üç boyutlu koordinatlarının yanı sıra gravite değerlerinin de bilinmesi gerekir. Ekvatordan kutuplara doğru enleme bağlı olarak değişen normal yerçekimi ile ölçülen yerçekiminin karşılaştırılması sonucunda elde edilen anomaliler, yer altı kitle dağılımı ve yoğunluğunu belirleyici ve çekül sapmasının elde edildiği büyüklüklerdir.
Jeodezinin tanımında bile jeofiziksel ölçüler geometrik ölçülerin tamamlayıcısı olduğu vurgulanmaktadır. Haritacı çok kullandığı tüm bu bilim dallarından başka az da olsa diğer bazı bilim dallarına da gereksinim duyar. Büyük ölçekli haritalarda mülkiyet kavramı sınırlarla oluşur. Buralarda ortaya çıkan problemler için sağlam bir hukuk bilgisi gerekir. Benzer şekilde tapu, kadastro ve imar çalışmalarında, arazi düzenleme çalışmalarında, kamulaştırma problemlerinde, miras işlemlerinde yasa ve yönetmeliklerin iyi bilinmesi gerekir.
Bunlardan başka sözgelimi fotogrametri yöntemi ile yapılan haritalarda uçuş bilgileri ve navigasyon veya haritanın çiziminde kullanılan projeksiyon ve kartografik bilgiler, çizim tekniği, haritaların çoğaltılmasında reprodüksiyon ve baskı teknikleri, harita çiziminde gerekli olan arazi oluşumu bilgisi (jeomorfoloji) gibi konular diğer mesleklerde de olduğu gibi haritacılıkla az veya çok ortak kesitleri olan bilim alanlarıdır.
Diğer bilim dalları ile yukarıda sayılan ilişkilerinden dolayı bu bilim dallarındaki gelişmeler haritacılığı yakından ilgilendirmekte olup haritacılık tarihi bu bilim dallarının tarihi ile çok yakından ilgilidir. Bu nedenle haritacılık tarihinde katkıları olan diğer bilim dallarından matematikçi, astronom, fizikçi, jeofizikçi, hukukçu vb. bilim adamlarının yaptıklarından bahsedilmesi de gerekmektedir. Zaten başlangıçta bilim adamları bugünkü gibi küçük bir alanda uzmanlaşmak yerine çok sayıda bilim alanında çalışmak zorundaydılar. Sözgelimi İBNÎ SİNA ünlü bir hekim olduğu kadar iyi bir filozof ve fizik, kimya, matematik, astronomi, jeoloji konularında da katkıları olmuş bir bilim adamıdır. Benzer şekilde FARABÎ felsefe, mantık, musiki, astronomi ve geometri konularında derinleşmiştir.
1.2. Haritanın Yararları
Harita bir ülkenin kartvizitidir. Haritanın bir estetik, bir güzellik sembolünün ve araziyi doğru olarak temsil etmesinin yanında bir haritanın bir çok proje çalışmalarında altlık olarak kullanılması, bir çok işlemlerde el atılan ilk gereksinimlerden biri olması ve haritasız hiçbir teknik projenin yapılamaması ve yürütülememesi haritanın ne denli bir araç olduğunu göstermektedir. Aşağıda haritaların hangi alanlarda yararlı olduğu sıralanmıştır:
– Yurt savunması ve güvenliğin sağlanması,
– Sınır anlaşmazlıklarının çözümlenmesi,
– Taşınmaz mallara ilişkin hakların devlet güvencesi altında tutulması ve bu haklara ilişkin işlerin yürütülmesi,
– Baraj yerlerinin seçimi, inşaatı ve gerekli teknik ve parasal durumun, su örtüsünün ve dolayısı ile su altında kalacak ve sulanacak alanın ve parsellerin saptanması,
– Arazi düzenleme çalışmaları arazi toplulaştırılması, birleştirilmesi veya ayrımının bilimsel, ekonomik, en uygun ve duyarlı biçimde yapılması,
– Toprak reformunun uygun, geçerli ve öncelikle gerçekleşmesinin sağlanması,
– Sulama ve kurutma çalışmaları için gereken ön projelerin hazırlanmasında ve sonraki uygulamasında en uygun ekonomik, duyarlı, yararlı ve olumlu sonuçların alınması,
– Kara ve demiryolu geçkilerinin seçiminde ve yapımında teknik ve parasal hesaplarında uygun, bilimsel ve ekonomik yolun seçiminin sağlanması,
– Hava alanlarının seçiminde ve yapımında en teknik ve uygun durumun saptanması,
– Orman sınırlarının saptanmasında, amenajman çalışmalarında, sahil düzenlemelerinde, fidanlık ve parkların tasarlanmasında, projelerin hazırlanmasında ve yersel aplikasyonlarında rehber ve dayanak olarak kullanılması,
– İmar planlarının düzenlenmesi ve uygulanması,
– Kanalizasyon, elektrifikasyon ve içme suyu şebeke projelerinin hazırlanmasında ve yersel aplikasyonlarında gerçekleşmenin ve ekonominin elde edilebilmesi,
– Taşınmaz mal sahiplerinin mülklerinden kredi ve rehin gibi yollarla kanuni haklardan tam olarak yararlanabilmelerinin sağlanması,
– Kamulaştırma işlemlerinin düzgün ve hakça yapılmasının sağlanması,
– Sahip olunan arazinin yeterince değerlendirme olanaklarının yaratılmasının ve kolaylaştırılmasının sağlanması,
– Turistik alanlarda yatırım yapılabilmesi ve değerlendirile bilmesi, turistik yaya ve benzeri gezilerin yapılabilmesi vd…
2. ESKİ TÜRKLERDE VE OSMANLILARDA HARİTACILIK
1076 yılında KAŞGARLI MAHMUD (El Kaşgarî) “Divanü-Lügat-it-Türk” (Türkçe Sözlük) isimli bir yapıtında bir dünya haritası çizmiştir. Bu harita Orta Asya’nın büyük bir kısmını in ve Kuzey Afrika’yı içermektedir. Batıda ise Volga nehrini fazla geçmemektedir. Dünyanın tepsi gibi düz ve yuvarlak olduğu kabul edilen bu dünya haritası, çeşitli ülkelerin birbirlerine göre konumu belirtilmiş bir kroki görünümündedir. O zamanki başkent Balasagun ise haritanın merkezindedir. Haritanın yazılara göre üst tarafı güneşin doğduğu yön olan doğu seçilmişti.
Karadeniz ve Marmara’nın 1400 yıllarında bile Venedikliler ve Cenevizliler tarafından elle yapılmış haritaları vardır. 1416 ‘da İbrahim KATİBİ bir harita çizmiştir.
1456 ‘da Trablusgarplı İBRAHİM MÜRSEL (Mürsiyeli İbrahim) bir Türk denizcisi olarak Akdeniz haritası çizdi. 1460 yılında ise Güney Avrupa haritası yapmıştır.
EL İSTAHRİ (Ebu İshak İbrahim bin Muhammed el Farisi el İstahri) (15. yüzyıl), “Kitab al Masalik val Mamalik” (Masallar ve Ülkeler) isimli yapıtında dünyanın çeşitli yerlerine ait 20 harita vardır. Bu kitap yaklaşık 1460 yıllarında Karakoyunlu Türkmen İmparatorluğu Şehzadesi Pir Budak zamanında yazılmıştır.
Türk Amirali PİRİ REİS (1470-1554) Osmanlı Donanmasının hakim olduğu denizlere ait “Kitab-ı Bahriye” adında yazdığı kitapta çeşitli liman, koy, körfez, kıyı, kale vb. yerlere ait haritalarla bu denizlerdeki gemiciliğe ait akıntılar, sığ yerler, tehlikeli kayalık yerlere ait bilgileri de vermiştir.
1513 yılında Piri Reis Gelibolu’da ceylan derisi üzerine bir dünya haritası çizmiştir. 24 parçadan meydana gelen bu haritanın 65 x 90 cm.lik bir paftası Topkapı müzesindedir. Colombus’un 1489 tarihli bir haritasından da yararlandığını söyleyen Piri Reis’in bu tarihte Amerika’nın içerlerini ve güney kutbundaki dağları da gösteren bu haritayı nasıl yaptığı bilim adamlarınca merak konusu olmuştur. Bu haritayı 1517 yılında Mısır’da Yavuz Sultan Selim’e takdim etmiştir. Bu harita 1929 yılında Topkapı Müzesinin, Eski Eserler Müzesi haline getirildiği sırada Milli Müzeler Müdürü Halil ELDEM tarafından bulunmuş ve Alman Doğu bilimleri uzmanı KAHLE ile birlikte incelenmiştir. Ayrıca “Hadikat’ül Bahriye”, “Netayic’ül Efkar fi Cezayir’ül Bihar”, “Bilad’ül Aminat” ve harita yapımıyla ilgili “Eşkalname” (o zamanlar haritaya eşkal deniliyordu) adında bir bilim kitabı ile 1528 tarihini taşıyan “Hind Denizi Haritası” gibi yapıtları Deniz Müzesi’ndedir. Hürmüz kalesinin kuşatılmasında uğradığı iftira yüzünden katledildi.
MATRAKÇI NASUH (Ölümü 1533) haritacı anlayışı minyatüre uygulayan ilk ressamdır. Sopa veya demirci çekici ile yapılan ve bir çeşit harp oyunu olan matrak (Mitrak) oyunu mucididir. Menazil (Hedefler) isimli yapıtında 16. yüzyılda yapılmış Anadolu atlası vardır. “Umdet’ül – Hisap” (Hesabın İlkeleri) isminde bir yapıtı (1517) ve “Beyan-Menazil-i Sefer-i Irakeyn” ismindeki kitabında Kanunî’nin 1534’de Irak seferine katılarak İstanbul – Tebriz – Bağdat – Tebriz – Diyarbakır – Halep – İstanbul geçkisi üzerinde fethedilen yerleri, kaleleri isim ve güzel haritalarla anlatır.
Piri Reis’in Amerika Haritası (1513)
Kanuni Sultan Süleyman saltanatı sıralarında devlet hizmetine giren Sinoplu bir aileye mensup, sonradan Amiral olan SEYDİ ALİ REİS (? – 1563) deniz astronomisini ve deniz coğrafyasını çok iyi bilen bir bilgindi. Piri Reis’in donanmasını Basra’dan Süveyş’e getirme görevi verildi. Ancak bazı nedenlerden dolayı dört yıllık (1553-1557) uzun ve maceralı bir yolculuktan sonra Edirne’ye dönebilmiştir. Bu seyahati Bursa – Konya – Kayseri – Halep – Urfa – Musul – Bağdat – Basra – Hürmüz Boğazı – Ahmadabad – Delhi – Lahor – Kabil – Semerkand – Buhara – Farab – Merv – Tus – Nişabür – Bağdat – Musul – Mardin – Diyarbakır- Sivas – Ankara – İstanbul – Edirne geçkisini izleyerek Arapça ve Farsça’dan yaptığı derlemelerle “Mirat-ül Memalik” (Ülkelerin Aynası) adlı yapıtı yazmıştır. Bu kitap 1815’de Almanca’ya, 1826’da Fransızca’ya, 1899’da İngilizce’ye, 1963’de Rusça’ya çevrilmiştir. 1554’de Amhedabad’ta yazdığı “Mohit” (Okyanus) çeşitli batı dillerine çevrilmiştir. 10 bölümlük bu kitapta yön bulma, azimut ve yıldızların yüksekliklerinin hesabı, zaman hesabı, takvim, Güneş ve Ay’a bağlı tanımlanan yıllar, denizcilikte önemli bazı yıldızların doğmaları, batmaları ve adları, ünlü limanlarla adaların enlemleri, astronomiye ait bilgiler ve bazı limanların arasındaki uzaklıklar, Hind Okyanusundaki adalar, kıyılar, rüzgarlar, ünlü limanlar ve topografik coğrafya konularını içermektedir. Bir başka yapıtı “Mirat-ül Kainat (Kainatın aynası) kitabı da Farsça ve Arapça bir çok kitaplardan derlenmiş olup bir çok astronomi aletinin tanımı ve kullanılışı, güneşin yüksekliği, yıldızların konumu, kıble, öğle zamanı saptanması, nehir genişliği saptanması, rubu tahtası ve usturlab’ın yapım ve kullanılışı konularını içermektedir.
1549’da Halep’te Ali Kuşçu’nun astronomi ile ilgili Fethiye yapıtının Türkçe’sine bazı ilaveler koyarak “Hülaset’el Haya” ismini vermiştir. Seydi Ali Reis yerin yuvarlak olduğunu, dağların yüksekliğinin yerin yuvarlaklığını bozmayacağını söylemiş ve yer yarıçapının 1545 fersah olduğunu yazmış, ağır cisimlerin yerin merkezine doğru düştüklerini eklemiştir. Ancak yerin günlük hareketini kabul etmediğini göstermek için de o zamana kadar ileri sürülen kanıtları açıklamıştır.
Osmanlı korsan reislerinden olan ve daha sonra Osmanlı Donanması Hassa Reisleri arasına katılan ALİ MACAR REİS tarafından 1567’de dokuz ceylan derisi üzerine çizilen 31 x 43 cm. boyutlu yedi haritadan oluşan ve Topkapı Müzesi’nde bulunan bir atlasta bulunan haritalar sıra ile:
1. Azak denizi, Karadeniz ve Marmara sahil kent ve limanlar,
2. Akdeniz, Ege denizi, Mora yarım adası, Adriyatik sahilleri, Anadolu’nun bazı sahil kentleri,
3. Akdeniz, İtalya, Adriyatik sahilleri, Kuzey Afrika,
4. Batı Akdeniz, İberik yarımadası, Gaskonya körfezi, Kuzey Afrika,
5. İngiltere, İskoçya, Almanya sahilleri,
6. İstanbul Boğazı, Girit adası bir kısmı, Ege denizi, Adriyatik sahilleri,
7. Dünya haritası (Avustralya yok)
Haritaları vardır. Ali Macar Reis’in yapıtları 1935’de cumhuriyetin kültür yayınlarından biri olarak basılmıştır.
Büyük Türk gezgincilerinden MEHMET AŞIK (1555 – ?) 21 yaşında geziye çıkarak 25 yıl içinde bir çok ülke gezmiş ve gezi notları 1595’de “Menazır-ül Avalim” (Dünyanın görünümü) adıyla basılmıştır. 1590’da Menemenli MEHMET REİS’in çizdiği bir Akdeniz haritası Venedik’te Correr Müzesi’ndedir. Benzer şekilde 16. yüzyılda Tunus’lu Hacı Ahmet’in Dünya haritası Venedik’te San Marco kütüphanesindedir.
Arapça ve Farsça’yı çok iyi bilen ve tarih, coğrafya, bibliyografya ve toplum bilimi alanlarında 27 yapıtı bulunan KATİP ÇELEBİ (1609-1657) Girit seferi dolayısı ile (1645-1646) haritaların nasıl yapıldığını öğrendi. En önemli yapıtı “Cihannüma” (Dünyayı gösteren) coğrafya alanında doğu görüşten batı görüşe geçişte bir dönüm noktasıdır. Beş haritalı, 75 sayfa olan ve 1648’de yazılmaya başlanan bu kitapta dünyanın yuvarlaklığı üstüne kanıtlar verildikten sonra Japonya’dan Erzurum ve Irak’a kadar ülkelerin coğrafyasını, kısa tarihini, bitki ve hayvanlar alemini anlatmaktadır. “Keşf-üz-Zunun” (Sanıların Keşfi) isimli kitabı da ünlüdür. 1727’de basımevinin icadından hemen sonra 1732’de basılan bu kitap çeşitli dillere çevrilmiştir. Katip Çelebi’nin bundan başka “Kozmoğrafya” adında bir kitabı daha vardır. İstanbul’da ilk defa pusula sapmasını belirlemiştir.
17. yüzyılda İstanbul’da 8 dükkanda 15 kişi haritacılık yapmaktaydı. Bunlar birkaç dili özellikle Latince’yi çok iyi bildikleri için yazarların kitaplarının okuyarak yeryüzü şekillerini çizmekteydiler. Ayrıca pusula yapılan 10 dükkanda da 45 kişi, kum saati yapılan 15 dükkanda 45 kişi çalışmaktaydı.
17. yüzyılın en büyük gezgin ve yazarlarından biri olan EVLİYA ÇELEBİ (1611-1682) Osmanlı ülkesinin içinde ve dışında 50 yıl geziler yaparak ve 22 savaşa katılarak bunları 6000 sayfada 10 cilt halinde yazmıştır. 1. Cilt İstanbul’a ait olup diğer 9 Ciltte Anadolu, Trakya, Yunanistan, Arnavutluk, Bulgaristan, Romanya, Yugoslavya, Ege ve Akdeniz adalarından bir kısmı, Kırım, Bağdat, Musul, Suriye, Filistin, Mısır, Mekke, Medine, Kafkasya, Macaristan, Batı İran, Azerbaycan, Sudan, Habeşistan, Güney Rusya, Lehistan, Avusturya, Güney Almanya, Hollanda, Danimarka, İsveç ülkeleri yer almıştır. Bazı abartmaları, yapmış olduğunu iddia ettiği bazı gezilerine gölge düşürmüştür.
1683’de Alain MALLET İstanbul planı yaptı.
Bilimsel kitapların yayılması ilk basımevinin 1727’de İBRAHİM MÜTEFERRİKA (1674-1745) tarafından kurulması ile başladı. İbrahim Müteferrika’nın ilk bastığı renkli haritalar izlemektedir. Abdurrahman Efendi, III. Selim zamanında Mühendishane-i Berri-i Hümayün’da (Devlet Kara Mühendislik Okulu) geometri öğretmenliği yapmıştır.
1807’de Napoleon’un göndermiş olduğu subaylar Toros ve Kızılırmak havalisinde yol boyu haritaları almak için çalışmışlardır. 1822’de LAPİE tarafından Rumeli ve Batı Anadolu haritası yayınlanmıştır. Bunu İngilizler takip etmişlerdir. 1836’da Güney Anadolu’daki Chesney heyeti, Batı ve Güney Anadolu’da Sprat heyetleri bu kapsamdadır.
İlk deniz haritası 1830 yılında Heybeliada Deniz Harp Okulunda basılan Karadeniz haritasıdır.
Karadeniz kıyılarımızın haritasını ilk defa MANGANARI adında bir Rus yüzbaşısı 1823-1836 yılları arasında yapmıştır. Bu haritalar 1835 tarihini taşımaktadır. Yine 1835 tarihini taşıyan Rus haritalarından çevrilerek basılmış İstanbul ve Boğaziçi haritaları vardır. Marmara denizi ise yine Manganari tarafından 1845-1848 arasında çalışarak ve İskandil ölçüleri ile yapılmış olup bu çalışmalarla amiral rütbesini kazanan Manganari, ayrıca bir Marmara kılavuzu yazmıştır. Rusların bu ölçülerine Osmanlılar “Gül Sefid” isminde bir kurvet ile katılmışlardır. Karadeniz’in 1265 H. De ikinci bir defa daha Ruslar tarafından ölçülmesinde de yine Osmanlıların “Ahter” ve “Neyyiri Zafer” isimli gemi ile ortaklaşa çalışmaları olmuştur. Deniz haritaları için ölçü gemisi olarak 1845-1914 arasında Gül Sefit, Ahter ve Neyyiri zafer kurvetleri, 1914-1932 arasında ise Beyrut yatı, Zuhaf kurveti, Galata yatı ve Aydın Reis gambotu kullanılmıştır. Bunlardan başka okul gemisi olup da ölçü işlerinde kullanılan Mehmet Selim fırkateyni, Heybet Nüma kurveti, Nüveydi Fütuf Briki de sayılabilir.
II. Mahmud zamanında, 1835-1939 yılları arasında Osmanlı ordusunda hocalık için getirilen ve Paşa ünvanı verilen Helmuth v. MOLTKE (1800-1891), 1836-1837 yıllarında İstanbul’un 1:25.000 ölçekli, 1837’de Çanakkale Boğazı’nın 1:20.000 ölçekli plançete ile haritasını yaptı. 1838’de Anadolu’da sekiz paftalık (Musul, Elazığ, Birecik, Samsun, Ankara, Urfa, Maraş) haritalarını yaptı. Bu çalışmalar sırasında Nemrut Dağı’nda Komonague tapınağını buldu. 1839’da İbrahim Paşanın idaresindeki Mısır ordusuna karşı Çerkez Hafız Mehmed Paşanın maiyetinde bulunmuş ancak anlaşamamışlardır. Berlin’e döndüğünde Türkiye alışmaları için nişan verildi.
1850’de Mühendishane öğrencileri İstanbul şehrinin planını yaptılar. 1853 yılında İstanbul Boğazından Varna limanına kadar olan kıyı bölgesi AHMET HOCA ve İngiliz WOODS tarafından ölçülmüştür.
19. yüzyılın ilk yarısında haritalarımız, ya istila ordularına ait subaylar ya da Osmanlı İmparatorluğu ordusunu düzenleme için çağrılmış yabancı askeri heyetlerin haritacıları tarafından yapılmıştır. 1857-1901 yılları arasında Anadolu, sayıları bir hayli fazla olan gezginler tarafından gezilmiş ve bu gezginlerin hazırladıkları haritalar kendi ülkelerinde bastırılmış ve bu haritaların bir kısmı açıklanmış bir kısmı da gizli tutulmuştur. Alman subayları, haritacılık sahasına bu tarihlerden sonra girmişlerdir. 1826-1833 arasına Avusturyalı PROKESCH von OSTEN, 1836’dan itibaren İngiliz HAMİLTON, 1838-1841 arasında İngiliz AINSWORTH, 1835-1838 arasında BRANT 1830’da Fransız arkeologu TEXIER, HAMMAIRE DE HELL, 1842’değ SCHÖNBORN, 1843’de KOCH, Rus doğa bilimcisi TCHİHATCEFF’in 1847-1863 yılları arasındaki çalışmalardan 1853’de Küçük Asya isimli yapıtı, 1837’de Trakya’da Fransız jeologu AMI BONE ve 10 yıl sonra aynı alanda VİQUESNEL, 1869’da E. v. HOCHSTETTER çalışmalar yapmışlardır.
Alman harita uzmanı Heinrich HIEPERT (1818-1899), 1841-1888 arasında Türkiye’ye gelerek önceleri Anadolu’nun kuzey batısında altı paftalık 1:400.000 ölçekli haritasını yapmıştır. 1854 yılında tekrar bu bölgede çalışmalar yapılarak bu haritalar basılmış ve diğer ölçekte haritalar üretilmiştir. Daha sonra oğlu Richard KIEPERT babasının yaptığı işlere devam ederek batıdan Orta Anadolu’ya kadar olan bölgenin 1902-1906 arası 24 paftalık 1:400.000 ölçekli haritasını yaptı.
H. Kiepert’in 1884 yılında yaptığı harita karayolları ve demiryolları revizyonlu olarak işlenip 1889’da tekrar basıldı. Kiepert’in yaptığı haritalar:
1884 → 1:1.000.000 ölçekli Anadolu.
1844 → 1:1.000.000 ölçekli ve 1:2.500.000 ölçekli Osmanlı
İmparatorluğu.
1853 → 1:3.600.000 ölçekli Anadolu, Kafkasya, Batı İran.
1854 → 1:500.000 ölçekli Anadolu haritası.
1868 → 1:250.000 ölçekli Batı Anadolu haritası.
1884 → 1:1.500.000 ölçekli Anadolu haritası.
1897 → 1:4.000.000 ölçekli Asya Türkiyesi haritasıdır.
Bütün bu çalışmaların sonucu olarak Anadolu topografyasının ana hatları ortaya çıkmış ve bu haritalardan 1:200.000 ölçekli haritalarımız çıkıncaya kadar yararlanılmıştır.
1863-1880 yılları arasında C. STOLPE İstanbul’un 1:15.000 ölçekli haritasını çizdi.
VINCKE, FICHER ve MÜLBACH gibi Alman haritacılarının gelmeleri de bu zamana rastlamaktadır. Şubat 1839’da Osmanlı hizmetinde olan Prusya subayı Binbaşı P. v. VINCHE Ankara’nın planını yaptı. 1:6.250 ölçekli bu harita 1854’de Berlin’de basılarak Ankara Vilayeti Valisi Müşir (Mareşal) İzzet Paşaya takdim edildi. Asker haritacıların yanı sıra 19. yüzyılın ilk yarısında ülkemizde arkeolog, jeolog gibi gezgincilerin gelmeleri ile de değişik amaçlarla yapılmış mevzii haritalar ortaya çıkmıştır.
1864 yılında Türk Hükümeti tarafından Filistin’de (Hicaz hattı) demiryolu görevi verilen Alman İnşaat Mühendisi Carl MUMANN (1839-1896), daha sonraları İstanbul-İzmir arasındaki karayolu etüdünü yaparken Bergama’daki harabeleri keşfederek Türk Hükümetinin izni ve Prusya devletinin önerisi üzerine Bergama tapınağını ortaya çıkardı(1886). Çeşitli ölçekte Bergama haritası yaptı.
Bu konu ile ilgili olarak 1870’de Alman arkeologu Heinrich SCHLİEMANN (1822-1890), Homeros’un şiirlerinden Truva’yı bulmak için Truva’nın yeri olduğu sanılan hisarlıkta kazılara başladı. 1884’de Bergama’da ve 1891-1894 arasında da Manisa’da arkeolojik kazılar yaparak bu kazılar sonucunda ortaya çıkan tapınağı Berlin’e götürdü. Buradan da İkinci Dünya Savaşı sonunda Moskova’ya taşındı.
1868 yılında Paris’te öğrenimde bulunan Üsteğmen Hafız ALİ (ŞEREF) (Ölümü: 1907), bir “Yeni Atlas” hazırlamıştır. 23 x 23 cm. boyutlu bu atlas 22 adet haritayı içermektedir. Daha sonra 1896’da Genelkurmayda çalışırken Kiepert’in Anadolu haritasını Türkçe’ye çevirmiştir. Ayrıca 73 paftadan ibaret Rumeli haritasını çizmiş, okullar için büyük bir duvar haritası hazırlamıştır.
1877 Osmanlı_Rus savaşında Ruslar, Erzurum’a kadar olan sahanın ve Trakya mıntıkasının 1:210.000 ölçeğinde haritalarını yaptılar.
1895’de Süleyman ASAF İstanbul Boğazı haritası yaptı.
 
3. ÖLÇME ALETLERİNE TARİHSEL BAKIŞ
3.1. Uzunluk Ölçme Aletleri
Uzunluk ölçmek için 10, 20, 30 ve 50 m. boylarında bez, muşamba veya çelikten yapılmış şeritler kullanılıyordu. Uzunluk ölçmede 3 m. uzunluğunda tahta latalar ve 10 veya 20 m. uzunluğunda ölçme zincirleri de kullanılmıştır. Bu zincirler birbirlerine demir halkalarla bağlı demir çubuklardan oluşmuştur. Çubukların boyları halkaların yarıçapları da dahil 20 cm.dir. metreler bakır ve pirinç halkalar ile ve her beş metre pirinç levha ile belirlenmiştir. Santimetre okumaları, birlikte kullanılan 20 cm.lik cetveller ile yapılmaktaydı.
3.2. Astrolab
Daha çok bir astronomi aleti olarak yıldız yakalayan anlamına gelen bu alete usturlab da denmektedir. Eski Yunanlılar zamanında yapılmış ve daha sonra Araplar tarafından geliştirilmiştir. Yuvarlak daire biçiminde bir şekli olup serbest el ile kulpundan asıldığında kendi ağırlığı ile düşey durumunda iken üzerindeki bir kadranı yardımı ile gök cisimlerinin yükseklik açılarını ölçmeye yarayan bir alet olup bulunulan yerin enlemine uygun olarak takılan ek daire biçimindeki halkalar ve usturlab üzerine çizilen grafikler ile yerel zamana ait bilgileri sözgelimi Güneşin doğuşu ve batışı, namaz saatleri, kıble yönü vb. işlerde kullanıldılar.
Bu alet yatay bir biçimde tutularak yatay bir düzlemdeki açıların ölçümünde de yararlanıldı.
3.3. Rubu Tahtası
Kuadrant da denilen bu alet bir dairenin çeyreği şeklinde olup gök cisimlerinin veya yüksekliği ölçülecek bina, kule gibi bir objenin eğim açısını ölçmek için kullanıldı. Alet düşey düzlemde tutularak bir kenarı üzerinde gözleme düzeni ile hedefe bakılmakta ve daire merkezinden aşağıya doğru sarkan bir çekülün bölümlemedeki değeri okunmaktadır.
RUBU TAHTASI ASTROLAB
SEKSANT
3.4. Sekstant
İlkesi kuadrant (Rubu tahtası) denilen çeyrek daireden kaynaklanan bu alet dairenin 1/6’sı olmasından ismini almıştır ve günümüzde özellikle denizcilikte uzun süre kullanılmıştır.
3.5. Kateometre ve Teodolit
Optik bir düzende yapılmış bu aletler sehpa üzerine kurulup düzeçlenebilmekte, yatay ve düşey açı okumaları yapılabilmektedir. Teodolitlerin dürbün büyütmeleri daha büyük, açı okumaları daha hassastır. Takeometrelerde ise açı okumaları dakika inceliğindedir. Dürbünde bulunan çizgilerle mira okumaları yapılarak uzaklık hesaplanabilmektedir. Takeometrelerin plançeteli, döner çizim masalı, diyagramlı, tanjant vidalı vb. gibi çok çeşitleri vardır. 20. yüzyılın son yarısında yapılan elektronik uzaklık ölçerler ve elektronik açı ölçerler bir alette birleştirilerek (tolal station) yapılan ölçüler bir kayıt ortamına alınabilmekte ve bilgisayarlar aracılığı ile ara değerler hesaplanarak haritalar çizilebilmektedir. Aşağıda bazı eski teodolit ve takeometrelerin resimleri verilmiştir.
Eski Tip Teodolit ve Takeometreler
Bu içerik internet kaynaklarından yararlanılarak sitemize eklenmiştir
Ekleyen: Berke

CEVAP VER
Lütfen yazınızı giriniz.
Lütfen adınızı buraya giriniz.