GET
Get bağlayıcı fiili bir sıfat ile kullanıldığı zaman hareket gösterir, yani sıfat ile anlatılan duruma geçiş hareketi belirtilir.
I am hungry: Açım. (Şu anki durumum)
I get hungry: Acıkırım. (Açlık hissetmeye başlarım.)
Roses are red: Güller kırmızıdır.
Roses get red in spring: Güller ilkbaharda kızarırlar.
I am angry: Kızgınım, öfkeliyim.
I get angry: Kızarım, öfkelenirim,
I am getting angry: Kızmaya başlıyorum…
BECOME
Türkçe karşılığı tıpkı be gibi “olmak” demektir, ama become söz konusu duruma geçiş gösterir. Ardından sıfat gelirse, hemen hemen get ile aynı anlama gelir, ama become’dan sonra isim de kullanılabilir (-ing’li kullanılmaz).
He became a doctor : Doktor oldu.
I vvill become an acton Aktör olacağım.
Sıfat ile kullanılınca:
He became ill: He got ill. (Hastalandı.)
He became happy: He got happy. (Mutlu oldu.)
GROW
Türkçe karşılığı çoğu zaman yoktur. Sıfatla anlatılan durumun giderek arttığını gösterir (-ing’li zamanlarda kullanılabilir).
I am growing impatient: Sabrım taşıyor. (Sabırsızlığım artıyor.)
The metal is growing hotter : Metal gittikçe ısınıyor.
Aşağıdaki fiiller (seem dışında) DUYU fiilleridir. Hareket fiilleri olmadıklarından, basit (geniş, geçmiş) zamanlarda kullanılır, -ing’li zamanlarda kullanılmaz.
LOOK
Görülen şeyler için kullanılır, görünüme göre varılan bir yargıyı belirtir.
Your dress looks beautiful: Elbisen çok güzel görünüyor.
The patients looked desperate: Hastalar çaresiz görünüyorlardı.
You look happy today: Bugün mutlu görünüyorsun.
SEEM
Yine görünüme dayanan bir yargı belirtir, ama look fiiline göre daha genel bir anlamı vardır ve varılan yargı biraz da konuşan kişinin yorumu gibidir.
This book seems interesting: Bu kitap ilginç görünüyor.
The students seem interested: Öğrenciler ilgilenmiş görünüyorlar.
The tveather seems berter today: Bugün hava daha iyi görünüyor (daha iyiymiş gibi).
FEEL
Ya insanın derisiyle, kaslarıyla ya da duygularıyla hissetmesi anlamına gelir. Cümle içinde feel sözcüğü Türkçe’ye çevrilmez. Bir şeyin ağır olduğu söyleniyorsa, feel sözcüğü o şeyi taşıyan, kaldıran kişi tarafından söylenir.
This suitcase feels heavy: Bu bavul ağır/gibi (ağır geliyor).
I feel happy today: Bugün (kendimi) mutlu hissediyorum.
The cool water felt good: Serin su iyi geldi/bana iyi geldi.
SOUND
İster ses, ister bir fikir olsun, işitilen şeyler için kullanılır. Kulaktan alınan bilgiye göre varılan yargıdır.
That film sounds interesting: O film ilginç gibi. (Anlattıklarına bakılırsa…)
Your idea sounds sensible: Fikrin mantıklı geliyor.
You sound unhappy: Mutsuz gibisin. (Konuşmalarına bakılırsa…)
TASTE
Tadılan şeyler için kullanılır. Bir şeyin tadına baktıktan sonra varılan yargıdır.
The cake tastes delicious: Pastanın tadı çok lezzetli.
The dessert tasted salty: Tatlının tadı tuzlu gibiydi.
The meal tasted strange: Yemeğin tadı bir tuhaftı.
SMELL
Bir şeyin kokusuna göre varılan yargıdır. Tıpkı taste ile olduğu gibi, özne koklanan-koku veren şeydir.
This perfume smells very good: Bu parfümün kokusu çok güzel.
The coffee smelled wonderful: Kahvenin kokusu enfesti.
The chicken smelled bad: Tavuk kötü kokuyordu.
1. Duyu fiillerinin “how” sözcüklü sorularda kullanılması
How does it sound?
How does it look?
How does it smell?
How does it taste?
How does it feel?
How does it seem?
2. Duyu fiillerinin isimlerle kullanılışı (DUYU FİİLİ + LİKE + İSİM):
Duyu fiilini like edatı izlerse ardından bir isim ya da bir zamir gelebilir, ama SIFAT GELMEZ.
You look like your brother: Kardeşine benziyorsun.
She looks like a queen: Kraliçe gibi/kraliçeye benziyor.
Your idea seems like a good öne: Fikrin iyiye benziyor. (One: zamir)
It seems like a good party: İyi bir partiye benziyor/parti gibi.
He sounds like his father: Tlpkı babası gibi. (Konuşmasına bakılırsa…)
That sounds like a good idea: İyi bir fikire benziyor. (Duyduğum kadarıyla…)
it smells like a cigar. Kokusu puro gibi/puroya benziyor.
The meal smells like rotten egg. Yemek çürük yumurta gibi kokuyor.
The soup tasted like warm vvater. Çorbanın tadı ılık su gibiydi.
This tomato tastes like an apple: Bu domatesin tadı elma gibi.
The water feels like ice: Su buz gibi.
This material feels like velvet: Bu kumaş kadife gibi.
3. WHAT + DUYU FİİLİ + LIKE (Soru yapısı):
What does it look like? (Neye benziyor?/Görünümüyle)
What does it sound like? (Sesi neye benziyor?)
What does it smell like? (Kokusu neye benziyor?)
What does it taste like? (Tadı neye benziyor?)
What does it feel like? (Neye benziiyor?/Doku ya da duygu olarak)
What does it seem like? (Neye benziyor?/Görünümüyle)
4. WHO + DUYU FİİLİ + LİKE (Soru yapısı):
Who does he look like? (Kime benziyor?/Görünümüyle)
Who does he sound like? (Kime benziyor?/Sesiyle, konuşmasıyla)
Kaynak: www.englishpage.blogcu.com