Türkiyenin Sıcaklık Durumu, Türkiyede iklim çeşitleri nedir

TÜRKİYE’DE SICAKLIK DURUMU
Bir yerin, bir cismin, sıcak veya soğuk, serin veya ılık ya da bunlar arasındaki sıfatlardan biri sıcaklık adı altında söylenir. Eskiden dilimizde bunun yerine suhunet kelimesi kullanılırdı. Bir yerin sıcaklığı, yıllık, aylık ortalamalara, günlük ortalamalara göre belirtilir. Yine o yerde geçici hava şartlan olarak, en yüksek ve en düşük sıcaklıklar da ortaya konur. Yeryüzünü ısıtan sıcaklığın kaynağı güneştir. Güneşten gelen ısı ışınlan, atmosfere girince yansımalara uğrar, geçtiği yerde kısmen alı konur, bir bölümü emilir, geriye kalan % 60 kadarı atmosfer tabakasından geçerek yeryüzüne ulaşır. Bu ışınlar karayı ve denizi ısıtır. Buna güneşlenme denir.
 Toprağı ısıtan bu ışınlar, buradan havanın içine doğru yansır, böylece atmosferin alt katı ve bununla birlikte de yerüstü ısınmış olur. Buna da ışıma denir. Buna bağlı olarak yerin tam üstünde yükseklere çıkıldıkça serinleme artar.
Bu, ortalama olarak her yüz metre yükseldikçe 0,5° soğuma şeklinde göz önüne alınır. Bunun için aynı mevsimde dağlar ve yüksek yaylalar, alçak yerlere göre daha serin olurlar.
Türkiye’nin sıcaklığına etki yapan ana tesirleri kısaca şöyle sıralamak mümkündür;
1 – Memleketimiz, Kuzey yarımküresinde 36° ve 42° enlemleri arasında uzanan bir ülkedir. Böylece Türkiye 6° enlem arasındadır. Bu durumu ile Ekvatordan 36 enlem ve kutup dan 48 enlem uzaklıktadır. Denilebilir ki, bu iki alanın hemen hemen ortasına yakın bir yerde olmanın özelliklerini gösterir.
2 – Ayrıca, genel uzanışı bakımından, Asya ve Afrika kara kütleleri ile Avrupa arasında bulunmaktadır. Bu kara kütlelerinin ısınma ve soğumaları­nın memleketimize etkileri olmaktadır. Bu arada, mevsimine göre memleke­timizden geçen soğuk hava ve sıcak hava dalgalan ve bunlarla ilgili cepheler, sıcaklık durumunu çok etkilemektedir.
3 – Bundan başka, memleketin üç tarafının denizlerle çevrili olması ve bu denizlerde sıcaklık durumunun az veya çok farklı bulunması Türkiye’nin sıcaklığına etki yapmaktadır.
4 – Türkiye’nin çok yerinin deniz seviyesinden 700 -1200 m. ve daha da fazla yüksek (doğunun çok yerinde 1500 – 2000 m.) olmasının, sıcaklığın dağılışı üzerinde önemli yeri vardır.
5 – Memleketimizin türlü bölgelerinde dağlarla bunlar arasındaki çukur yerlerin çok bulunması, sıcaklığın dağılışında ve değişiklikler göstermesinde etkili olmaktadır.
6 – Memleketimizin kuzey ve güneyinde yüksek dağların kıyıya paralel olarak ve çoğunca devamlı şekilde uzanmaları da Türkiye iklimine çok etki yapmaktadır.
7-Dağ yamaçlarının kuzeye bakan yanı ile güneye bakan yanı arasında da, mevzii ısınma farkları olmaktadır.
Buna göre, Türkiye’de sıcaklık durumu belirtilirken, bütün bunları gereği nispetinde göz önünde bulundurmak icap etmektedir.
Sıcaklık rasatları yapan meteoroloji istasyonlarımızın sayısı günümüzde artık çoğalmış bulunduğu için, memleketimizin yıl içindeki, aylara, günlere göre olan sıcaklık durumu, bir yerdeki en yüksek sıcaklıklar ve en düşük sıcaklıklar bilinmekte ve gözlemlere devam edilmektedir. Sıcaklık haritaları­na ve grafiklerine esas teşkil eden ve tarım Üzerinde de önemli etkisi bulunan sıcaklık değerleri, her istasyonda önce “günlük ortalama” lar halinde elde edilmektedir. Günlük ortala için her gün gölgede ve yerden 2 m. yüksekteki serbest havanın, saat 7 de, 14 de ve 21 de olmak üzere üç gözlemin ortalaması alınarak usulüne göre belirtilmektedir. Ayrıca, gözlem sûresi göz önünde bulundurularak aylık ortalamalar, yıllık ortalamalar çıkarılmıştır.
Bir istasyonda ölçülen sıcaklıklar o istasyonun gerçek sıcaklık değerle­ridir. Yani böyle sıcaklık değerleri, o istasyonun deniz yüzünden yüksekliği ne kadar ise o yüksekliğin verdiği özellikteki sıcaklıktır. Böyle sıcaklık değerlerine göre çizilmiş sıcaklık haritalarımız “Türkiye’nin gerçek sıcaklık haritaları” olarak adlandırılmıştır. Bunlar arasında yıllık ve aylık ortalama­lara göre çizilmiş olanları vardır.
Bu haritalar eşit sıcaklıktaki yerleri birleştiren eğrilerle ifade edilmiştir ki, bunlara “eşsıcaklık eğrisi” veya “izoterm eğrisi” denir. Bu gerçek izoterm haritalarında, biraz önce belirtildiği üzere, her 100 m. yükseldikçe 0,5° sıcaklığın azalması kuralı göz önünde bulundurularak, bu eğrilerin dağlık yerleri ve başka araziye uymalarına göre eğriler çizilir. Böyle haritalarda, yeryüzü şekillerinin ve özellikle dağların sıcaklıkla olan ilişkileri belli olur. Sözgelişi, Türkiye’nin gerçek Temmuz izoterm haritasına bakıldığı zaman, Güneydoğu Anadolu’nun güney bölümü ile, Siirt ve Diyarbakır yakınlarına kadar olan yerleri “yakıcı sıcak” alanları olarak görülür. Buraları ortalama 30 – 32° sıcaklıktadır. (Burada en yüksek sıcaklıklar ise bu ayda 37° yi bulur hattâ geçer). Yine böyle bir haritada bu ayda Güneydoğu Anadolu’nun çok yeri ile Çukurova “çok sıcak” yerlerdir. Sıcaklık ortalama 28 – 30° yi bulur (en yüksek sıcaklıklar ise 36 – 40° yi bulur). Buradan kuzeye doğru Malatya -Elâzığ – Muş taraflarına gidildiği zaman, Orta Murat bölgesinin Temmuz’da Güneydoğu Anadolu’ya göre daha az sıcak olduğu görülür. Burada Temmuz ortalaması 24 – 27° dir. Buna benzer bir sıcaklık durumu Ege Bölgesinde, Akdeniz kıyı bölgesinde, Gaziantep – Maraş arasında görülür. Orta Murat bölgesinin kuzeyinde, Sivas’tan Erzincan, Erzurum ve Kars’a kadar uzanan Doğu Anadolu dağlar ve yaylalar bölgesinde Temmuz ortalama sıcaklıktan l8 – 23° dir ki, “az sıcak” yerlerdir. Hattâ burada yüksek yaylalarda Temmuz ortalama sıcaklığı 16- 17° ye iner ki, buraları “serin” dir. Bunun başlıca nedenleri arasında, enlem farkı da bulunmakla beraber, yükseklik farkının gerdiği özellik başta gelir.
Gerçekten, yaklaşık olarak 36 – 38 enlemleri arasında Güneydoğu Anado­lu’nun denizden yüksekliği 500 – 600 m., bunun hemen kuzeyindeki Orta Munat bölgesinin yüksekliği 1000 -1200 m., daha kuzeyde 39-42 enlemleri arasındaki Doğu Anadolu’nun kuzey bölümünün yüksekliği 1400 -1800 m. ve daha fazladır. Buna göre, Güneydoğu Anadolu ile Doğu Anadolu’nun bu kuzey bölümü arasında 900 -1200 m. yükseklik farkı vardır ki, bu da sıcaklığa olan yükseklik etkisi olarak, 4-6° sıcaklık farkını doğurmuştur. Yine bu ayda gerçek izotermler olarak, bütün İç Anadolu ve çevresiyle, Karadeniz kıyı boyunda sıcaklık 20 – 24° dir.
Sıcaklıkların yıl boyunca ve aylara göre belirtilmesinde alışılmış eski bir usul olarak, bir de meteoroloji istasyonunun yükseklik durumu ortadan kaldırılarak, sıcaklığın dağılışında etkisi bulunan başka faktörlerin (enlem) belirebilmesi için memleketimizde indirmeli izoterm haritaları da yapılmıştır. Bundan sanki, Türkiye’nin her yeri deniz seviyesinde olsaydı ortalama sıcaklıklar nasıl olurdu düşüncesi yer tutmuştur. Böyle haritaların sayısı daha da çoktur. Böyle haritalarımızda istasyonun bulunduğu yerin deniz seviyesinden olan yüksekliği ele alınarak, düşey şekilde her 100 m. için 0,5° değerindeki sıcaklıklar, her istasyonun yüksekliğine göre hesaplanarak, o istasyonun gerçek sıcaklık değerine eklenir. Bütün istasyonlar için böyle yapıldıktan sonra, izoterm eğrileri geçirilir. Bu yol ile yapılan sıcaklık dağılışı haritaları (indirgenmiş izoterm haritaları) çoktur. Çoğunca, memleketinizin yıllara, mevsimlere, aylara göre olan sıcaklık dağılışları bunlar üzerinde gösterilmiştir.
Böyle bir haritada Türkiye’de yıllık ortalama sıcaklık dağılışı çok sade şekilde ve yaklaşık olarak batı – doğu uzanışlı kuşaklar halinde görülür. Bu durumu ile enlem etkileri belli olur. Güneyden kuzeye, çok sıcak bölgelerden az sıcak bölgelere doğru şöyle bir sıralanış vardır : Güneydoğu Anadolu (çok sıcak), Akdeniz ve Güney Ege kıyı bölgeleri ile Orta Murat ve Van gölü güneyi (sıcak), İç Anadolu ile kuzey Ege ve Doğu Anadolu’nun kuzey bölümü (sıcakça), Marmara ve Karadeniz Bölgeleri ile kuzeydoğunun yaylaları (serin – sıcak). Bu durum, sadece ana çizgileri ile, Türkiye’de sıcaklığın dağılışı üzerine fikir verirse de, yükseklikleri ve dağları, denizlerle ilişkisi bakımından çok çeşitlilik gösteren memleketimizin sıcaklığını gerçek izo­termler daha iyi belirtir.
Yine enlem ve yükseklik faktörleri altında, Ocak ayındaki ortalama sıcaklık durumu da şöyle görülür: Güneydoğu Anadolu’da 2-5° (soğuk-serin), Orta Murat bölgesinde -2 (-3) (soğuk), Doğu Anadolu’nun kuzey bölümündeki yüksek yaylalarda -8 (-12) (çok soğuk). Bu ayda Akdeniz ye Ege Bölgelerinin kıyı kesimleri ılımlı (ortalama 8 -10°), Marmara ve Karadeniz Bölgesinde orta derecede soğuk (6 – 7°), İç Anadolu’da soğuk (-2° ye kadar).
Ocak ayının bu ortalama değerleri dışında memleketimizin türlü bölgele­rindeki en düşük sıcaklıkların da tarım bakımından önemi vardır. Sözgelişi: Türkiye’nin sıcak bir bölgesi ve kışın da sadece serin bir bölgesi olarak bilinen Çukurova’da, pek nâdir de olsa, bazı yıllar sıcaklığı 0° nin epeyce altına düştüğü hattâ -7° ye indiği (1942 yılı Ocak ayında kaydedilmiştir) olur. Burada Şubat, Mart, Aralık aylarında da nâdir olarak, 0° nin altında soğuklar olmuştur. Yine burada en düşük sıcaklıkların, en yüksek kaldığı yıllarda bile 0′,3° olduğuna göre, Çukurova’nın özelliğini belirtebilecek bir yerde bulunan Adana’da sıcaklığın her yıl, pek kısa bir süre de olsa, 0° nin altına düşebileceği anlaşılmaktadır. Bu da tarım bakımından önemlidir. Bu duru­mu, Akdeniz Bölgemizin kıyı yakını yerleri ile Doğu Karadeniz Bölgesinin kıyı boyunda görmek mümkündür. Buralardan iç bölgelere gidildikçe soğuk­lar artar. Sözgelişi: Malatya’da en düşük sıcaklıklar, her yıl olmasa bile, -20° nin de altına düşmüştür. Böylece, burada sıcaklığın 0° nin altına düşebildiği aylar, Kasım’dan Nisan’a kadar sürer.
Memleketimizin en “acı soğukları” nin olduğu Doğu Anadolu’nun kuzey bölümündeki meselâ Erzurum’da ise, sıcaklığın 0° nin altına hem de çok altına düşmesi olağandır.Burada bugüne kadar kaydedilmiş en düşük sıcaklık -30° dir. Burada Ocak ve Şubat aylarında düşük sıcaklıklar her yıl olur. Aralık ve Mart aylarında, hattâ Kasım ve Nisan’da bunlara göre nâdir olmakla beraber Mayıs’ta bile sıcaklığın 0° nin altına düştüğü görülür. Daha geniş tutulursa, Erzurum’da sıcaklık Ekim ayından Mayıs’a kadar olan süre içinde 0° nin altına düşebilmektedir.
Yine bu çok soğuk bölgemizdeki Kars yaylalarında daha da sert soğuklar olur. Bu bölgedeki Kars’ta, Ocak ayında en düşük sıcaklık -39,6° olmuştur. Birada Şubat’ta -38, Aralık’ta -35, Mart’ta -33, Kasım’da -30, Nisan’da -22, Ekim’de -17, Mayıs’ta -7, Eylül’de -6° soğuklar olmuştur. Yaz ayları da burada serin geçmektedir.
Memleketimizde denizlerimizin kışlık ve yazlık ortalama sıcaklığının da iklim üzerinde etkileri bulunduğu için, burada kısaca bazı bilgiler vermek faydalıdır. Ocak’ta Akdeniz’de ortalama sıcaklık 16 -18° iken, bu sırada bu denizin kıyı boyundaki karada 10-11° dir. Karadeniz’de sıcaklık 8 -10° iken. bu denizin kıyı şeridinde 6-7° dir. Marmara denizinde Ocakta ortalama sıcaklık 8 -10° iken, bu denizin kıyı bölümlerinde sıcaklık 5-6° dir. Ege denizinde sıcaklık bu ayda 11 – 14° iken, bu denizin kıyı boyunda 8-9° dir. Buna göre kışın denizlerimizdeki sıcaklık, yerine göre farklı olmakla beraber, yalandaki karanın kıyı yakını yerlerine göre 3 – 6° daha sıcaktır.
Bunlar gibi, Ağustos’un ilk haftasında beliren çok sıcak günler olarak, eski bir deyişle bir eyyam -1 bahûr (çok sıcak günler) dan Nisan’ın ikinci yansında beliren ve 6 gün sürdüğü sanılan fırtınaların olduğu bir süre süte – i sevir olarak geçmiş, bazılarına göre Mart ortalarında olan ve 7 gün kadar süren Kocakarı soğukları ve Kocakarı fırtınası (eski deyişle berd – ül acûz), Aralık ayının ortalarından Ocağın ikinci yarısına kadar 40 gün sürdüğü düşünülen şiddetli soğuklar süresi, eski deyişle erbain olarak geçmiştir. Yine bu arada güz ortalarından Kasım ayı içlerine kadar sürdüğü düşünülmüş olan “pastırma yazı”, asıl yaz geçtikten sonra güneşin yine etkili olduğu süreyi belirtmesi bakımından dikkate değer. Kırkikindi yağmurları deyişi de yine böyle eski tahminler arasında yer tutmuş ve günümüzün doğal şartlarını da yansıtabilen kavramlardandır.
Görülüyor ki, memleketimizde yıl içindeki sayılı günler, bu sıralardaki hava şartlan, böyle günlerin süreleri yaşantımızda yer almış hattâ bunlardan faydalanılmaya çalışılmıştır. Bir yerde yaşayanlarca uzun süreler içinde edinilen ve kuşaktan kuşağa geçen bu bilgiler, dünyanın güneş etrafındaki durumunu, bugün etkileri artık iyice bilinen hava kütlelerinin hareketlerini, biraz olsun, belirtme çabasından doğmuştur. Bugün modern usullerle yapılan hava tahminleri, bütün bu özlenen bilgileri günü gününe verir olmuştur.
TÜRKİYE’DE İKLİM ÇEŞİTLERİMemleketimiz, çok çeşitli iklimlerin bulunduğu talihli ülkelerden biridir. Üç yanının denizlerle çevrili oluşu, çok yerinin yüksek bölgeler halinde bulunuşu, sıra sıra dağların ve ovaların uzanışı, Türkiye’de türlü özellikler ‘taşıyan ve her birinin ayrı ekonomik ve yerleşme değeri bulunan çeşitli İklimlerin doğmasına imkân vermiştir. Daha kış sonunda ve ilkbahar başlarında meyve ağaçlarının tomurcuklandığı ve çiçek açtığı güney kıyı bölgelerimize karşılık, henüz kışın bütün şiddetiyle hüküm sürdüğü Erzu­rum – Kars yaylaları bunun tam tezat teşkil eden bir örneğidir. Yaz aylan içinde serin ve esintili günlerin çok olduğu Kars yaylalarına karşılık da, aynı tarihlerde güney kıyı bölgelerimizde ve Ege denizi kıyılarımızda çok sıcak günler hüküm sürer. Küçük sayılacak bir bölgede, sözgelişi, Antalya düzlük­leri ile çevresindeki dağlarda, yine benzer olayları bulmak mümkündür: Yaz başlarına doğru meyvelerin olgunlaştığı Antalya yakınındaki yerlerin sıcak günlerine karşılık, batısındaki Bey dağlarının yamaçlarında benek benek kar örtülerini görmek mümkün olur.
Böylece, Türkiye iklimleri, çeşitli yeryüzü şekillerine, denizlere, yüksekli­ğe ve dağların uzanış durumuna bağlı olarak, sanki bir mozaik görünüşünde iklim bölgeleri ve bölgecikleri ile doludur. Burada, bu ayrıntıları bir yana bırakarak, ana çizgileri ile Türkiye’nin iklim çeşitlerini ve bunların yayılış alanları ile geçiş yerlerini belirtmek faydalı olacaktır.
Dünyanın çeşitli bölgelerinde, ayrı ayrı araştırıcılarca birbirlerinden oldukça farklı görüşlerle iklim bölgeleri belirtilmiş, tabiatiyle muhtelif ülkelerin iklimleri de bu ana bölümler arasında gösterilmiştir. Dünyanın iklim bölgelerini ele alan tasniflerden, Türkiye’nin iklim çeşitlerini belirtme bakımından, bu sınıflama formüllerinden bazısının, daha çok tek yanlı oluşu ve bir kısmının Türkiye’nin doğal şartlarını tam belirtmeye yetmemeleri veya hiç olmazsa eksik taraflarının kalması, bir kısmının ise biraz nazar durum göstermekle beraber, her birinden, memleketimiz için en uygun şekli seçerek ve coğrafi şartlan temel tutarak bu çeşitli iklim bölümlemelerinden faydala­nılmak suretiyle Türkiye’nin iklim çeşitlerini ortaya koymak mümkün olabilecektir.
Türkiye’de İklimlerin belirtilmesi, iklim yönünden, türlü bakımlardan, birbirine benzeyen veya benzemeyen yerleri belirtmekle olur. Böyle tasnifle­rin ilim bakımından olduğu kadar, pratik bakımlardan da önemli değerleri vardır. Çünkü, böylece, yalnız ilim bakımından mukayeseler yapılmış olmakla kalınmaz, aynı zamanda bir coğrafî bölgenin şartlarına bağlı olan kapasitesi ve potansiyeli, bu yönlerden olan özellikleri ortaya konulmuş bulunur. Gerçekten tarım ve hayvancılık, çeşitli plânlamalar, ulaştırma ve yerleşme, sulama ve ekonomisi ile ilgili işler, yerle ilgili olduklarından, yere sürekli etki yapan iklim şartlan ile bu işler arasında yakın ve devamlı bağlantılar vardır.
“T-Bir yerin iklimini belirtebilmek için, o yerde geçen, bütün atmosfer olaylarının (sıcaklık, yağış, rüzgârlar…), o yere (kıyı boyu, kara içi, dağlık yer, ova, yüksek yer, alçak yer…) uymuş bir bileşimini vermek gerekir. Bir yerde iklim, o yerdeki atmosfer olaylarının ortalama değerleridir. Bunun için, böyle bir yerin iklimini iyice belirtebilmek, o yerde mümkün olduğu kadar uzunca süre yapılmış rasatların (hiç olmazsa 20 – 30 yıllık rasatlar) elde bulunması gerekir. Daha kısa sürmüş rasatlardan da bu bakımdan yararla­nılmaya çalışılır. Buna göre iklim, bir yerde uzun bir süre büyük değişiklik göstermeyen hava şartlan topluluğudur. Başlı başına bir konu olan iklim, klimatoloji adlı geniş bir bilim kolunun konusu olmuştur.
 Ancak, iklim, uzun süreler içinde değişikliğe de uğramıştır. Uzun süreli gözlemler ve bilgiler göstermiştir ki, bir yerin iklimi hep bir değerde kalmamakta, devir devir sıcaklaşmaya veya soğumaya gitmiş bulunmakta, daha yağışlı veya daha kurak zamanlar olmuş bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu arada nispeten kısa sayılacak süreler (30-35 yıl) içinde, dönemler halinde, İklim değişmeleri olduğu da sanılmaktadır. Bunun çeşitli nedenleri vardır: Güneşten dünyaya ulaşan enerjideki değişiklikler yüzünden, havanın bileşimindeki değişiklikler nedeniyle, yeryüzünün fizikî karakterinde olan değişiklikler bunlardandır. Bütün bunları açıklamaya uğraşan hipotezler yardır. Bu değişmelerin günümüzdeki pek yenilerinden iklim bilimi (klimato­loji) bahsetmekle beraber, çok daha eski olanlarını ve jeoloji devirleri içine uzananlarım paleoklimatoloji ilmi fosillere ve başka delillere dayanarak açıklamaya uğraşır.
Bir gök cismi olarak yer yuvarlağının iklimleri, astronomik esaslara göre belirtildiği zaman, kutup dairelerine (66°33′), dönencelere (23°27’) göre ve ekvator göz önüne alınarak, düzenli şekilde uzanan 5 kuşak olarak belirir :
1 – Ekvatorun her iki yanında dönenceler arasında uzanan geniş bir. sıcak kuşak. Burası Ekvatoral iklimlerin toplandığı sıcak iklim bölgele­ridir.
2- Bu kuşağın ötesinde, her iki yarımkürede, dönenceler ile kutup daireleri arasında, iki iklim kuşağı daha uzanır. Burası ılıman kuşak-‘dır. Buradaki iklimlere ılıman iklimler (mutedil iklimler, orta kuşak iklimleri de denir) adı verilir. Bu kuşaklar orta enlemlere raslar. Her birinin içine 47 enlem girer. Buralarda çoğunca, az veya çok belirgin bir k ı ş mevsimi, yaz mevsimi ve genel olarak diğer mevsimler (ilkbahar, güz) vardır. Özellikle kışın karışık atmosfer olaylarının çok yer tuttuğu iklim kuşaklarıdır. İşte Türkiye, bu iklim kuşağının, kuzey yarım küredeki bir bölümündedir ve yaklaşık olarak/ortalarına (36 – 42 enlemleri arası) raslar.
3 – Her yarımkürede, bunların ötesinde de iki soğuk kuşak uzanır. Buraları kutup iklimleri bölgeleridir.
Ancak, dünyanın türlü bölgelerinde hava olaylarının farklı ve değişik durumlar göstermesi, karaların ve denizlerin dağılış şekilleri, dağların ve ovaların bulunuşu, bunların yükseklik değerleri, güneşe dönük olma durumları, sıcak veya soğuk deniz akıntıları, bitki örtüsü gibi başka etkenlerle, bu düzenli uzanış ve sıralanışta bozulmalar, değişiklikler belirmiştir. Böylece, bu coğrafî şartlar nedeniyle aynı enlemlerde bile kıtaların doğusunda, batısında, iç taraflarında birbirinden çok farklı İklim bölgeleri belirmiştir. Bütün bunların yanında denilebilir ki, bu yerel şartların etkisi ile “her yerin kendine göre bir iklimi” bulunmaktadır. Türkiye, bu bakımdan pek çok iklim çeşitleri ile doludur. Ancak, birbirlerine çok benzeyenleri bir arada göz önüne alınarak iklim bölgeleri kavramı doğmuştur.
Bir iklim bölgesinin özelliğini belirtebilmek ve yanındakilerden olan farkını ortaya koymak için “iklim unsurları” (iklim elemanları) nın, gerektiği yerde, gerektiği nispette, zaman ve mekâna göre değişme durumlarını gösterecek şekilde bir iklim bölgesi bileşimi içine katıştırılmasına çalışılır. Bunda o yerin özelliği ne kadar iyi belirtilebilirse, bu ölçüler o derece faydalı olur. Birbiri yanındaki iklim bölgeleri arasında olan farklar, her zaman tam kesin olmayabilir. Türlü derecelerden birinden ötekine geçiş (intikal) halleri de bulunabilir. Bunlarla birlikte, geniş veya dar bir yerin iklim özelliği, yine de belirtilmiş olur:
1- Bunların başlıcalarından olan sıcaklık unsurunda yıllık, aylık değerler ve bunlarda yıl içindeki aykırılıklar (anomaliler), ortalama uçlar (en sıcak, en soğuk yıllar, aylar…), don olayı ve şiddeti ile süresi, toprak sıcaklığı, yükseldikçe sıcaklığın değişmesi ve bunda mevsimlere ve bakacak şartlarına göre (hangi yöne baktığına göre) durumu, bölgenin karasal oluş durumu gözden geçirilir.
2- Önemli iklim unsurlarından biri de yağış’dır. Bunda yıl içindeki nisbî nemlilik, bulutluluk, sis durumu, yıllık yağış miktarı, aylık yağış miktarı, yağış sıklığı ve şiddeti ile mevsimlere göre durumu, yağış tarzı ve özellikle sağanak yağmurlan, yağış süresi, kar yağışları, kar örtüsü ve toprak üstünde durma süresi, dolulu günler, buharlaşma, kuraklık ve nemlilik ile bunların yıl İçindeki durumu ele alınacak noktalardır.
3 – Yine “önemli iklim elemanlarından biri de basınç ile rüzgâr-l ardır. Bunda da basıncın yıl içindeki ve aylık değeri ile değişiklikleri, gün içindeki basınç değişikliği, basınç değişikliği ile nemlilik, sıcaklık, rüzgâr doğrultulan ve yağış arasındaki ilişki, bir yerdeki durgun süreler, yağmurlu süreler, hâkim rüzgâr doğrultusu, mevsimlere, göre rüzgar doğrultularının değişmesi, rüzgâr hızı ve fırtınalar, yerel rüzgârlar ve özellikle meltemler, bölgeye uzak ve genel atmosfer dolaşımının etkileri göz önüne alınır.
Şimdi bu iklim unsurları göz önüne alınarak Türkiye’nin ana iklim bölgeleri ve bunlar içinde farklılık gösteren bölgeler, ana çizgileriyle-belirtilmeye çalışılacaktır: Bunda, bugüne kadar yapılmış iklim tasniflerin-
den de, gerektiği nispette faydalanılacaktır. En çok alışılmış bir bölümleme olarak, Türkiye’de başlıca iki iklim bölgesi bulunduğu bilinir.: Kenar bölgeler, İ ç bölgeler. Ancak, bunlar arasında Karadeniz Bölgesinin iklim şartlan ile Akdeniz ve Ege’nin farklı durumlar gösterdiği göz önüne alınarak, Türkiye’de 3 ana iklim bölgesi bulunduğu belirtilir: Akdeniz – Ege Bölgesi iklimi, Karadeniz Bölgesi iklimi, İç Bölgeler iklimi. Bu son derece sade iklim bölümlemesi içinde, çeşitli şartlar altında Türkiye’de farklı iklim bölgelerinin belirtilmesi gerekmiştir: (İklim haritasına bakınız).
1 – Kıyı boyu bölgelerinin türlü kesimlerinde de az veya çok farklı iklim özellikleri vardır.
2 – Kıyı bölgelerinin hemen gerisindeki bölgelerde, yer yer iklim farkları bulunmaktadır.
3 – İç Bölgelerin türlü kesimlerinde, türlü bakımlardan iklim farkları vardır.
4 – Yerine göre, bu iklim bölgeleri, çok çeşitli büyüklükte bir yayılış gösterirler.
Bütün bu bölgelerin iklim özellikleri o bölgelerin tarımı, ekonomisi, yerleşme durumları, bitki örtüsü bakımından büyük önem taşırlar.
Şimdi bu iklim bölgelerini ana çizgileriyle kısaca belirtelim.
I — Karadeniz iklimi:Her mevsimi yağışlı buradaki bol yağıştan gezici minimumlar getirir, yüksek dağ yamaçları yağışların daha bol yağmasına imkân verir. Yani bu bölgede deprosyonik ve orografik yağışlar hâkimdir. Bu kıyı bölgesinde batıya bakan yamaçlar, doğuya-bakan yamaçlardan daha, çok yağışlıdır. Sıcaklık şartlan deniz iklimi özelliğindedîr Belirgin özelliğini Karadeniz boyunca uzanan kıyı boyu dağlarında ve özellikle bu dağların denize Hakan yamaçla­rında belli eder. Ara sıra, don olayları olur, sis belirir, kar yağar. Bu kıyı boyu bölgesinin hemen güneyinde uzanan ve içerisine Bolu, Kastamonu, Çorum, Merzifon, Amasya, Tokat, Şebinkarahisar taraflarını alan yerleri “Karadeniz İç Bölgesi” olarak vasıflandırmak yerinde olur. Kıyı boyundaki nispeten dar, tam deniz iklimli bölge ile onun hemen gerisindeki iç taraflar, Karadeniz Bölgesi olarak, yağış ve sıcaklık bakımlarından birbirinden farklı bölümler gösterir. Kıyı boyunda farklı üç bölüm ayırd edilebilir: Doğu, Orta, Batı Karadeniz iklimi.
l-Doğu Karadeniz iklimi: Bu kesimde çok fazla yağış vardır. Kıyı boyundaki birçok yerlerde yılda 2 metre kadar. Hemen gerideki, dağlarda daha da çok. Yaz sıcakları oldukça fazladır. Kışlar ılımlı geçer.
2 – Orta Karadeniz iklimi: Yağış, bu kıyı boyu ölçüsüne göre orta derecededir ve 70-80 cm. kadardır.
3- Batı Karadeniz iklimi: Doğu Karadeniz iklimine göre daha az yağışlı (100-120 cm.). Sıcaklık, Karadeniz boyunun öteki kesimlerine göre, gerek yazın ve gerekse kışın daha azdır.
4 – Karadeniz ardı bölgesi : Karadeniz iklim bölgesinin bu kıyı boyunun üç çeşidinin hemen güneyinde, iç Anadolu iklim bölgesine doğru bir geçiş alanı başlar. Bu alan, Bolü çevresi batısından, Doğuda Şebinkarahisar taraflarına doğru uzanır. Güneyde Tokat, Amasya, Çorum, Çankırı ötelerine bile sokulur. Burada, Batıdan doğuya doğru gidildikçe ve Karadeniz’in etkilerinden uzaklaşıldıkça farklı iklim yöreleri belirmiş bulunmakla beraber, ” Karedeniz kıyı boyu ” ile “İç bölgeler ” iklimleri arasında bir geçiş iklimleri şeridi özelliği gösterir: Yağış maksimumu ilkbahar sonralarına kaymış, yaz ortalarında kurakça bir süre belirmiştir.
II — AkdenizYıllık yağış yüksek ise de (yerine göre 80 – 120 cm), şiddetli ve uzun yaz kurakları vardır. Sıcaklık şartlarına ve yaz kuraklıklarına göre birbirin­den farklı üç ana tip ayırt etmek mümkündür : Asıl Akdeniz iklimi, Akdeniz yakını dağ iklimi ve Marmara iklimi.
1 – Asıl Akdeniz iklimi : Yüksek yaz sıcakları hüküm sürer. Bu sıcakların fazla oluşunun nedenlerinden biri, kıyı bölgesinin çok yerde kuzeyden dağlarla çevrili olması ve bu sebeple kuzey rüzgârlarım yeterince alamaması­dır. Kış mevsimi Ege’den daha mülayim geçer. Çok buharlaşma olur. Hava çok zaman açıktır. Kar yağışı ve don olayı nâdirdir. Uzun bir yaz kuraklığı vardır. Kış, geç başlar ve ılımlı geçer. Yağış mevsimi kıştır. Bol yağmurlar güz ortalarında başlar, ilkbahara kadar sürer. Bu iklimin alanı, Akdeniz boyunda olup çok yerde dar bir kıyı şerididir. Bazı yerlerinde yer şekillerine bağlı olarak genişler ve gerilere sokulur. Dar olduğu yerlerin sebebi hemen kıyı yakınında yüksek dağların başlamasıdır. Bu iklimin bir bölümünden başka bir şey olmayan ve ona çok benzeyen Ege Bölgesinde ise, hemen hemen bütün “kıyı Ege” adı ile anılan bölgenin içerilere sokulmuş geniş ve pek uzun ovalar bölümünü içine alır.
2 – Akdeniz yakını dağ iklimi : Güney Anadolu kıyıları boyunca uzanan ve yüksekliği kıyıdan itibaren yaklaşık olarak, 800 m. ye yükselebilen ve bulunduğu yeryüzü şekillerine göre yer yer daralıp genişleyen kıyı boyunun yazlan sıcak, kışları ılımlı asıl Akdeniz iklim bölgesinin hemen gerisinde dik yamaçlı yüksek dağlar uzanır (Yerine göre 2000 – 3000 m. ve daha yüksek). Bu dağlar, İç Anadolu’nun 1000 – 1200 m. yüksekliğindeki düzlüklerine doğru da, çoğunca, dik yamaçlarla iner. işte, bu iki çukur yer (Akdeniz kıyı boyu alçak bölgesi, İç Anadolu düzlükleri alanı) arasındaki yüksek dağlık yerler, buralardan farklı iklim özelliği gösterirler. Bu dağlar, birçok yerlerinde Akdeniz’e dönük olduğundan, aynı etkiler altında bulunur ve kışın bol yağış alırlar. Ancak bu yağışlar, daha ziyade, kar halinde olur. Kalın kar örtüleri, yılın çok zamanında yerde kaldığı gibi, yazın da eritilememiş olanları benek benek toprağı örter. Bu dağlar, Doğu Karadeniz Bölgesi dışında, memleketimizin en bol yağışlı yerleridir. Yazın ise, fazla olmamakla beraber, kıyı boyunun uzun ve şiddetli buharlaşmalarının da olduğu sıcakları yerine, yine de az bile olsa, yağış olduğu görülür. Bu dağlık yerlerde, yüksekliğin verdiği bir özellikle, bunaltıcı yaz sıcakları ve bu mevsimin kuraklığı hafiflemiştir. Bunun için bu dağlar, kıyı boyunda oturanların yazın çok aradığı serin ve nemlice, ormanlık yaylalar (Namrun yaylası…) alanıdır. Burada, yükseklik oranına göre, kışlar da sert olmuştur. Yine burada kıyı boyunun makileri ve buralara uymuş kültür bitkileri yerine, çam ormanları ve yüksek çayırlar yer tutmuştur. Bu yüksek bölge, kurak İç Anadolu’dan tamamen farklıdır. İşte, Akdeniz boyunca uzanan, yer yer Ege, Bölgesinde de görülen ve Akdeniz’in etkilerini alan, fakat yüksekliği nedeniyle türlü yönlerden kıyı boyu ve alçak yerlerine iklimlerinden önemli farklar gösteren bu dağlık alan iklimine Akdeniz yakını dağ iklimi denilmiştir.
3 – Marmara iklimi : Çok yönleriyle, Akdeniz iklimi karakterini, bazı özellikleriyle de Karadeniz iklim özelliğini gösterir. Nispeten sık değişen hava durumları vardır. Burada normal kar yağışları olur. Don olayı asıl Akdeniz iklimine göre daha sıktır. Yaz kuraklığı burada da varsa da nispeten hafiftir. Bu yönüyle her mevsimi yağışlı Karadeniz iklimini andırır. Sıcaklık daha az olduğundan, buharlaşma da, asıl Akdeniz iklimine göre, çok şiddetli değildir. Hava sık sık kapalı olur ve nispi nemlilik çokçadır. Çok sis belirir.
III-İç bölge iklimleri:Esas özellikleri yarı – kurak olmalarıdır. Yağış rejimi, Akdenizinkini andırsa da, bol yağışlar ilkbahardadır. Çok yerinde Mayıs en bol yağışlı aydır. Yıllık yağış miktarı bakımından ise, Akdeniz ikliminden çok daha az yağışlıdır. Sıcaklık bakımından olan özelliklerine ve yaz kuraklıklarına göre, birbirinden türlü derecelerden farklı şu 4 iklim tipini görmek mümkündür : Asıl İç Anadolu iklimi, İç – Batı Anadolu iklimi, Göller Bölgesi iklimi ve Güneydoğu Anadolu iklimi.
1 – Asıl İç Anadolu iklimi : Burası bir bozkır iklimidir. Yazlar sıcak, kışlar soğuktur. Yaz aylarında, kısa süreler içinde de olsa yağış olur. Temmuz ve Ağustos kurak aylardır. Bu iklim en belirgin özelliğini Tuz gölü ve çevresinde bulur. Buradan kenarlara doğru uzaklaşıldıkça, İç Anadolu kurak iklim özelliği hafifler.
2- İç – Batı Anadolu iklimi : Burası, yaklaşık olarak Uşak taraflarından Kütahya ve Afyon’a kadar uzanır. Dağlık – tepelik ve yüksekliği çok yerde 800-1000 m. olan yan iç bölgedir. Çok yeri Ege ve Marmara denizlerinden 100 – 200 km. uzakta olup, ara yerde yüksekçe dağlar da vardır. Burada gerek Ege ve gerekse Marmara Bölgelerinin deniz etkilerine açık alçak ve geniş ovalan yerine, yüksek düzlükler ve tepelikler çok yer tutar. Burada yağışlar, asıl Ege Bölgesine göre daha azdır : Yıllık yağış Afyon’da 444 mm., İzmir’de 705 mm. Donlu günler sayısı yılda Afyon ve Kütahya’da 95 gün, İzmir’de 8 gün. Marmara Bölgesi karma ikliminden de farklıdır: Yıllık yağış Marmara Bölgesinin çok yerinde buradan fazladır: Marmara’da 600 -650 mm., bu iç bölgede 450 – 550 mm. Marmara Bölgesinde donlu günler sayısı da bu iç bölgenin dörtte biri kadardır. Batı Anadolu’nun bu iç bölgesinin özellikle doğu tarafları ve yüksek düzlükleri İç Anadolu iklimine bir yaklaşmayı iyice gösterir : İç Anadolu’nun çok yerinin aldığı yıllık yağış tutan 300 – 400 mm., İç Batı Anadolu’nunki çok yerinde 460 – 550 mm. dir. Başka bir deyişle, bu miktarlar kıyı Ege Bölgesinden 150 – 240 mm. eksik, İç Anadolu’dakinden 150 mm. fazladır. Donlu günler bakımından ise İç Anadolu’nun çok yerinde yılda 100 -125 gün, burada 90 – 95 gün, Kıyı – Ege bölgesinde sadece 5 -10 gündür. Bununla da, İç Ege bölgesinin bir İ ç bölge olduğu anlaşılmaktadır. Burada iç bölgelere özelliğini veren sıcaklık oynamaları ve genel olarak karasal olma durumu vardır. Çukur yerlerinin ve düzlüklerinin İç Anadolu’yu hatırlatma­sına karşılık, İç Anadolu bozkırlarını andıran böyle yerler arasındaki dağlarda küme küme ormanların bulunuşu, batı bölgelerine yakın olmasının bir belirtisidir.
3 – Göller Bölgesi iklimi: Burası, Antalya kıyı bölgesinin kuzeyine düşen bir iç bölgedir. Burada dağ sıralan arasına ovalar ve göl çanakları girmiştir. Bunların çok yerde yüksekliği 950 -1100 m. dir. Buna göre, buradaki çukurluklar bile Antalya kıyı bölgesinden 600-700 m. yüksektir. Bu düzlükler ve göller arasında ise yükseklikleri 1500 – 2000 m. den çok dağlar uzanır. İçerisine büyük gölleri ve daha uzak çevrelerini alan Göller Bölgesi iklim bakımından hem yanındaki İç – Batı Anadolu iklimini andırır, hem de Akdeniz ikliminin etkisi altında bulunur. Burada da Akdeniz kıyı bölgesinde- ki gibi kış yağışları çok yer tutar. Hem de İç Anadolu ikliminin bazı özelliklerini gösterir: ilkbahar yağışları da, hemen hemen kış yağışları değerine yakındır. Yaz kuraklığı ise, Akdeniz iklimine göre biraz daha hafiftir. Göller bölgesi iklimi bunların bir karışımı ve İç Anadolu’ya bir geçiş alanıdır. Ayrıca burada donlu günler sayısı, İç Anadolu’dakilere bir dereceye kadar yakın (yılda 60 – 70 gün ki, asıl İç Anadolu’da bu 100 -125 gündür) olduğu halde, Akdeniz kıyı bölgelerinden son derece fazladır (Akdeniz kıyı bölgesinde nâdir beliren bir olay ve sadece belirdiği yılda 2-4 gün). Bir karasal oluş özelliği ile ilgili bulunarak, Göller Bölgesinde, hemen 100 -120 km. güneyindeki kıyı bölümüne (Antalya çevresine göre) sıcaklık oynamaları daha çoktur.
4 – Güneydoğu Anadolu iklimi: Burada yazlar çok sıcak (30 – 35°), kışlar iç Anadolu’ya göre daha az soğuktur. Yıl içinde, bölgenin önemli bir kısmı Akdeniz’in nemli hava kütlelerinin etkisi altında kalır. Böylece Akdeniz etkileri buraya sokulmuş bulunur. Yaz kurakları belirgin ve süresi uzundur. Güneyindeki memleketimiz dışı çöl ikliminin etkisi altında kalmıştır. Şiddetli buharlaşmalarla çok su kaybı olur. Hava çok vakit açık olup nemlilik azdır, yıllık yağış miktarı İç Anadolu’ya göre çoktur (450 – 700. mm.). Fakat Sıcaklığın burada daha yüksek olması ve bundan da şiddetli buharlaşmaların doğması nedeniyle bu miktarına rağmen İç Anadolu’dan daha kurak bulun­maktadır
Bu içerik internet kaynaklarından yararlanılarak sitemize eklenmiştir

CEVAP VER
Lütfen yazınızı giriniz.
Lütfen adınızı buraya giriniz.